Adını eskiden sigara fabrikasından alıyordu.
Yeni siluetlerle değişen şehir kendi içinde yarattığı farklılıklarla öne çıkarken isimler de benzer şekilde yer değiştirmeye başladı.
Şimdilerde bir zamanların Fomara Meydanı’na kaç kişi Fomara diyordur?
Heykel’den sonra eski dönemlerin siyaset yükünü çeken Fomara Meydanı, yeni yüzü, yeni sakinleriyle siyasisi partilerin mitinglerine sahne olmasa da birçok sivil toplum örgütünün buluşma yerine olmaya Şehreküstü Meydanı olarak devam ediyor.
Kapalı Çarşı ile Kent Meydanı arasında Altıparmak’a çıkış kapısı gibi duran Şehreküstü Meydanı’nda sivil toplum örgütlerinin basın açıklamaları daha çok öne çıksa da…
Kimi zaman Kızılay’ın kan bağışı kampanyalarını desteklemek için oluşturduğu seyyar kan alma aracı, durmadan yere konup duran güvercinler gibi o meydanın önemli parçalarından birisiydi.
Türkiye’nin hem siyasi hem de ekonomik olarak savrulduğu bir süreçte yolu Şehreküstü Meydanı’na düşenlerin gözünden kaçmayacak dramatik görüntüler de var artık o meydanda.
Aileler, kendi imkânlarıyla tedavi ettiremedikleri çocuklarının yarını olsun diye Bursa Valiliği’nin izniyle kurdukları stantlarda yardım toplamaya çalışıyorlar.
Tedavi için gerekli paranın toplanabilmesi için her gün umut içinde Şehreküstü Meydanı’na geliyorlar.
Özelleşme furyasıyla birlikte eski güçlü yapısından uzaklaşıyor olsa da 1965’de derli toplu hale getiren Sosyal Sigortalar Kanunu sayesinde Türkiye’nin sağlık sisteminin ekonomisi güçlü ülkelerden bile çok daha iyi durumda olmasına rağmen hala çaresiz durumlara şahit olabiliyoruz.
Sosyal devlet ilkesine sahip Türkiye Cumhuriyeti’nde ailelerin çocuklarını yaşatabilmek için verdikleri uğraş insanın içini sızlatmaya devam ediyor.
Savurgan…
Müsrif…
Hantal devlet yapılarının ürettiği sorunlar nedeniyle güçsüzleşen sağlık sisteminin güçlendirilmesi için atılması gereken adımlar, sektörün liyakatli isimleri de işe dahil edilerek yapılıyor olsa…
Belki de…
Gereksiz, sadece birileri mutlu olsun diye yapılan birçok işin önüne geçilerek bu çaresiz anne babalara çocuklarının yaşaması için fırsatlar yaratılabilir.
Ama bu olmuyor.
Cemal Süreya’nın dizeleriyle…
“Ağlıyordum
O gidenler
‘Sen iyi bir insansın’ diyorlardı.
Ve hiçbiri de
Aslında iyi insan sevmiyordu.”