Bursaspor’u bilen bilir…
‘Bursaspor Başkadır’ dediğimiz zaman bir şey biliyoruz da söylüyoruz…
Öyle kolay değil 3. Lig’de bir takımın peşinde 10 binlerin maça gitmesi…
Öyle kolay değil stada giremeyen yüz binlerin ekran başına geçip tuttukları takımın maçını izlemesi…
O yüzden tribünler yıllardır haykırıyor…
‘Adı aşk bu eziyetin’ diye…
Taraftarından kulüp çalışanına kent yöneticisinden, bürokratlarına kadar herkes en ince detayını düşündü Bursaspor’un 3. Lig’deki ilk iç saha maçı için…
Hazırlıklara günler öncesinden başlanıldı…
Stat çevresinde taraftarın sıkıntı çekmemesi için Büyükşehir Belediyesi mobil yeme içme noktaları kurdu…
Kulüp taraftarlarına ‘Aman stada araçlarınızla gelmeyin, toplu taşımayı kullanın’ diye uyarıda bulundu…
Taraftar kendi içinde organize oldu, ‘Herkes çevresine saygılı olsun, kimseyi maç günü rahatsız etmeyelim’ diye bildiri yayınladı…
En anlamlılarından biri de yakın zamanda aramızdan ayrılan dostumuz merhum Raif Balkan için özel bayrak hazırlanmasıydı…
Basketbol takımı oyuncuları bile o kadar yoğun maç trafiğine rağmen tribündeki yerlerini aldı…
Sırf o tarihi ana tanıklık edebilmek içindi hep bu yapılanlar…
Fazla uzatmayalım, Bursaspor Kulübü büyüklüğünü yine tüm Türkiye’ye gösterdi, “3. Lig’de olabilirim ama benim asıl yerim Süper Lig” diye haykırdı Yüzüncü Yıl Atatürk Stadı’nda…
Çok uzağa gitmeyelim…
Bundan birkaç ay öncesini hatırlayalım…
‘Ben olmazsam bu kulüp kapanır’ zihniyeti gitti…
Yerine koca kentin tek vücut halinde, genç bir adımın peşinden gitmesi geldi…
Tüm bunları genç bir isim ve ona inanan, güvenen, son yıllarda büyük acılar çekmiş bir camia başardı…
O kişi başkan Enes Çelik’ten başkası değil…
Belki kendisi farkında değil ama Enes Çelik ekibiyle birlikte tarih yazdı bu kısa zaman içinde…
Koca kente, o kaybolan güveni aşıladı…
İddia ediyorum Türkiye’nin hiçbir takımı için farklı siyasi partilerin temsilcileri dünkü protokol tribününde oluşan fotoğrafı vermez, veremez…
O yüzden boşuna söylemiyoruz, ‘Bursaspor siyaset üstüdür’ diye…
Bursaspor çatısı altında herkesin tek bir kimliği vardır…
Bilen bilir, içine girdikçe daha iyi anlaşılır Bursaspor’un bir yaşam şekli olduğunu…
Bursaspor tarihinde birçok olaya şahitlik etmiş bir kişi olarak dünkü tablo beni fazlasıyla umutlandırdı gelecek adına…
Bu kulüp gerçekten küllerinden doğacak…
Hem de yakın zamanda…
Girizgâhı çok uzattık ve geçelim artık maça…
3 önemli sakatı var Bursaspor’un…
Muhammet Demir, Furkan Özyapı ve Tahir Babaoğlu…
Bu üçlünün de kadroya dahil olduğu düşünülürse dünkü maçtan sonra şunu açıkça ifade edebilirim; Bursaspor’un iç sahada bileği bükülmez…
Futbolda elbette kesin konuşulmaz ama taraftar desteğini de arkasına alan Bursaspor’un iç saha maçlarında tulum çıkarması hiç uzak bir ihtimal değil…
İlhan Depe müthiş…
Abdullah Tazgel arı gibi…
Musa Çağıran orta sahayı topluyor…
İkinci yarıda kalesine top gelmese de kaleci Anıl Atağ güven veriyor…
Ve Ahmet İlhan Özek…
Kimse demez ona ‘36 yaşında’ diye…
İlkyarıda çizgiye paralel verdiği pas, attığı gol, mücadelesi, takım arkadaşlarını motive etmesi gerçekten alkışlanacak cinsten…
Takım ilkyarı biraz bocaladı, hatırı sayılır şekilde atak yedi, ama ikinci yarıda oyunu domine etti…
Ve Bursaspor ikinci haftadan itibaren grupta liderlik koltuğuna yerleşti…
Camianın tek beklentisi takımın sezon sonunda da klasmanda ilk sırada yer alması…
Ve yazının sonunda birkaç küçük not…
Ahmet İlhan golünü attı, yine Timsah Yürüyüşünü yaptı, maçtan sonra da hepimizi duygulandıran bir şekilde Raif Balkan görselli bayrağı saha içinde dalgalandırdı…
Bir de golden sonra kulübeye koştu Ahmet İlhan…
Futbol Şube Sorumlusu Coşkun Yavuz’un elini öptü, doğum gününü kutladı…
Ama asıl kutlama soyunma odasındaydı…
Oyuncular 18 Eylül’de yapacakları doğum günü kutlamasını erkene aldı, soyunma odasında pasta kesildi, galibiyet Coşkun Yavuz’a hediye edildi…
Ve Pablo Martin Batalla…
Düşünün ülkenizden kuş uçuşu 13 bin kilometre uzaktasınız…
Adınızı 10 binlerce kişi tribünde haykırıyor…
Size özel besteler yapılıyor…
Teknik direktör olduğunuz kulübün önünde heykelinizi dikmişler…
Yolda gören herkes sizinle fotoğraf çektirmek için sıraya giriyor…
Sizinle karşılaşan herkesin yüzü gülüyor, sempatiyle bakıyor…
Üstelik bunu başka takım taraftarları da yapıyor…
Pablo Martin Batalla’nın yerinde başka biri olsa, stada at üstünde, elinde kılıç, sırtında pelerinle gelir, hükümdarlığını ilan eder…
Ama o hep mütevazı…
İlk gün neyse bugün de aynı…
Pablo’yu yakından tanıdım için çok iyi biliyorum…
O sadece işine ve ailesine odaklanmış bir karakter…
Gösterilen ilgi onu elbette çok memnun ediyor…
Ancak o, buna karşılık verme noktasında çekingen davranıyor…
Çünkü onun için işi çok önemli ve o da en iyisini yapmak için mücadele ediyor…
Maçtan bir gün önce takımını kampa almadan Vakıfköy’e gitti…
Sırf genç oyuncuları izleme adına yaptı bunu…
Ve bu ilk değildi…
Geldiği ilk günden beri Özlüce ile Vakıfköy arasında mekik dokuyor Batalla…
Mesaisini hem Özlüce hem de Vakıfköy’de geçiriyor…
Onun için Batalla olmak kolay değil…
Futbolculuğunda yetenekliydi ama takımda hep en çok çalışanlardan biriydi…
Bugün de aynı…
Yine çalışıyor ve Bursaspor için elinden gelenin en iyisini vermek için çabalıyor…
Teşekkürler Batalla…
Helal olsun sana…