Amerika Birleşik Devletleri geçtiğimiz günlerde, alışık olduğumuz demokrasi söyleminin gölgesinde, oldukça rahatsız edici bir olaya daha imza attı. Tufts Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olan Türk vatandaşı Rümeysa Öztürk, 25 Mart sabahı evinin yakınında 7-8 sivil ICE ajanı tarafından, sokak ortasında kelepçelenerek gözaltına alındı. Görüntüler bir üçüncü dünya ülkesinden değil, “özgürlükler ülkesi” ABD’den.
Resmî açıklama gecikmedi. İç Güvenlik Bakanlığı, Öztürk’ün Hamas’ı destekleyen faaliyetlerde bulunduğunu ve bu nedenle gözaltına alındığını iddia etti. Ancak “destek” neye dayanıyor? Sosyal medyada bir paylaşım mı, bir protestoda yer almak mı? Kamuoyuyla açıkça paylaşılmayan bu gerekçe, belirsizliklerin olduğu kadar siyasi soru işaretlerinin de önünü açıyor.
İlk tepki Massachusetts Başsavcısı Andrea Joy Campbell’dan geldi. Öztürk’ün ülkede yasal statüyle bulunduğunu vurgulayan Campbell, bu gözaltının sadece siyasi görüş nedeniyle yapıldığını ve kamu güvenliği değil, doğrudan bir sindirme politikası olduğunu söyledi. “Pusuya düşürerek gözaltına almak”, Campbell’ın ifadesiyle, hukukun değil, korkunun yöntemidir.
Senatör Elizabeth Warren da sessiz kalmadı. Demokrat çizgideki Warren, ifade özgürlüğü adına Öztürk’e destek verdi. Ancak dikkat çeken açıklama Dışişleri Bakanı Marco Rubio’dan geldi. Öztürk’ün öğrenci vizesi iptal edildi. Gerekçe ise oldukça net(!): “Burada sadece ders çalışmak için bulunabilirsin. Eğer sosyal aktivizm yaparsan, kargaşa çıkarırsan, seni göndeririz.” Ardından Rubio’nun sözleri biraz daha evcilleşti ama aynı zamanda sertleşti:
“Eğer seni evime akşam yemeğine davet edersem ve sen koltuğuma çamur sürüp mutfağımı sprey boyayla boyarsan, seni evimden atarım.”
ABD’nin öğrencilere bakışı bu benzetmede gizliydi. Ziyaretçiysen, sadece yemekte oturacaksın. Yemeğin içeriğini sorgulamak da, sofradaki eksikleri konuşmak da sana düşmez. Aksi hâlde, doğrudan kapı dışarı edilirsin.
Rubio dikkatle kaçındı asıl tartışmadan. Gözaltının merkezinde Yahudi karşıtı veya İsrail karşıtı söylemler olduğu iddiası varken, bakan bu konuya hiç girmedi. “Hangi eğilimden olduğunuz önemli değil,” dedi. Ama herkes biliyor ki, işin arkasında ifade özgürlüğüyle güvenlik kavramı arasında giderek genişleyen bir uçurum var.
Rümeysa Öztürk şu an hâlâ gözaltında. Hakkında henüz resmi bir suçlama yapılmış değil. Fakat bu olay, sadece bir öğrencinin sınır dışı edilme süreci değil; aynı zamanda akademik özgürlük, siyasi ifade hakkı ve devletlerin konuklarına ne kadar ‘ev sahibi’ olabildiğinin de aynasıdır.
ABD’nin koltuk takımı çamurla kirlenmiş olabilir. Ama unutmamalı: Kir, örtmekle değil, yüzleşmekle çıkar.
Amerika Birleşik Devletleri geçtiğimiz günlerde, alışık olduğumuz demokrasi söyleminin gölgesinde, oldukça rahatsız edici bir olaya daha imza attı. Tufts Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olan Türk vatandaşı Rümeysa Öztürk, 25 Mart sabahı evinin yakınında 7-8 sivil ICE ajanı tarafından, sokak ortas
Aslında yazmaya başlarken, daha önce dergide kaleme aldığım gibi, çoğunlukla sosyal konular üzerine yazılar yazma niyetindeydim. Ancak gündemdeki yoğun siyasi ve hukuki tartışmalar, bazı meselelere açıklık getirme ve yaşananları sizlere farklı bir pencereden sunma isteğiyle, bu alanlarda yazılar kal
Geçtiğimiz günlerde, bir anda siyasal ve hukuki boyutlarıyla ülke gündemini sarsan gelişmeler oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptaliyle başlayan süreç, gözaltı kararı ve nihayetinde tutuklama ile devam etti. Kamuoyu, sabaha kadar Sulh Ceza Hakimliği’nin kar
Anadolu’da, dilimize dolanan ancak hikâyesini bilmediğimiz birçok söz bulunmaktadır. Bunlardan biri de toplumumuzda yaygın olarak kullanılan “Sabrın sonu selamet” sözüdür. Peki, bu hangi sabrın sonu? Sonu kesin olarak selamet mi? Şimdi bu soruların cevaplarını bulmaya çalışırken, “Sabrın sonu selame
Diploma meselesi, dünden itibaren ülkemizdeki harici bütün gündemleri neredeyse ortadan kaldırmış durumda. Hatta yalnızca "D" harfini internette arama motoruna yazdığımızda, doğrudan Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptali karşımıza çıkıyor. Cumhuriyet Halk Partisi tarafı, konuyu hukuki olarak tartışmaya
Sevili Safa, bir Fransız yabancı öğrenci ülkemize gelerek sözde Ermeni Soykırımı hakkında faaliyetler yürütse sence ne olur? Veya Ermeni, Fransızlar tarafından devşirilip kullanılma potansiyeli olsa?
Sende aynı zihniyettesin demekki İsrail haklı Hamas suçlu biz içimizdekilere İsrail katlimanı anlatamıyoruz adam yapılanın doğru olduğunu savunacak cesareti kendinde buluyor. Dediği gibi Türkiye çok özgürlük var
Bizimkilere kalsa Amerika haklı içimizde bile İsrail'i Amerikayı savunanlar var. Nede olsa ölen Müslüman Arap ne çok gavur aşığı ve müslüman düşmanı var.
demekki olmamasi gereken yerde olursan .vize iptal edilir bunu bilmesi gerekirdi kardesimizin .buyutulecek bir sorun degil bence .kardesimizde turkiyemizde doktorasini yapar