Dünya hızlı bir teknolojik dönüşümü yaşıyor Yapay zekânın sadece bir teknoloji olmanın ötesine geçerek toplumsal, ekonomik ve endüstriyel yapıyı köklü bir şekilde değiştirme gücü taşıdığı bir gerçek.
Yapay zeka ve dijital dönüşümü Bursa Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turgay Tugay Bilgin’le AS TV’de yayınlanan Gözlem Kulesi’nde konuştuk. Prof. Bilgin, 2016 yılında geldiği Bursa Teknik Üniversitesi’nde bilgisayar bölümünü kuran isimlerden biri. Halen de bu alanda çalışmalarını yürütüyor.
Yapay zeka alanında dünya nereye gidiyor ve Bursa sanayi kenti olarak bu dönüşüme ne kadar hazır?
Prof. Dr. Bilgin’in anlattıkları ışığında anlatayım;
Yapay zekâ aslında yeni bir kavram değil. 1940'lardan beri teorik temelleri atılan bu teknoloji, insan beyninin çalışma prensiplerini modelleyerek geliştirildi. Ancak, Prof. Dr. Bilgin'in de belirttiği gibi, iki temel sorun bu alandaki ilerlemeyi sınırladı: yetersiz depolama kapasitesi ve düşük işlem gücü. Son yıllarda mikroişlemci teknolojilerindeki devrim niteliğindeki gelişmelere paralel olarak, yapay zekâ veri işleme ve depolama kapasitelerinde inanılmaz bir hız kazandı.
Bunun sonucu olarak, yapay zekânın sağlıktan savunmaya, tarımdan ulaşıma kadar pek çok sektörde kullanım alanı bulduğu bir gerçek.
Bursa gibi sanayi kentleri içinse bu durum hem bir fırsat hem de bir meydan okuma anlamına geliyor.
Yapay zekânın geleceğini belirleyen ülkeler arasında en büyük rekabet ABD, Çin ve Avrupa Birliği arasında yaşanıyor. Prof. Dr. Bilgin, Çin'in bu yarışta 2017'de başlattığı "Yeni Nesil Yapay Zekâ Geliştirme Planı" ile 2030'a kadar liderliği ele geçirmeyi hedeflediğini belirtiyor. Elektrikli otomobillerde yaşanan devrimi yapay zekâda da gerçekleştirme yolunda ilerleyen Çin, kamuya açık verileri kullanma avantajıyla Avrupa ve ABD'yi geride bırakabilecek mi?
Avrupa Birliği ise aşırı düzenlemeler ve kısıtlamalar nedeniyle yapay zekânın gelişiminde bir adım geride kalmış durumda. GDPR gibi katı kişisel veri koruma yasaları, Avrupalı teknoloji şirketlerinin yeterince büyük veri setleriyle çalışmasını zorlaştırıyor. ABD tarafında ise yapay zekâ gelişimi, Elon Musk gibi teknoloji liderlerinin dönüşüme verdiği destek sayesinde hızlı ilerliyor.
Peki Türkiye bu gelişmenin neresinde?
2024 yılında yayınlanan bir rapora göre, Türkiye yapay zekaya hazırlık endeksinde 188 ülke arasında 53’üncü sırada yer alıyor. Bu konum, ne çok iyi ne de çok kötü olarak değerlendirilebilir. Ancak, özel sektör ve akademik düzeyde ciddi desteklerin olması, gelecekte daha iyi sıralara yükselmemiz için bir fırsat sunuyor.
YAPAY ZEKÂNIN ÜTOPİK VE DİSTOPİK GELECEĞİ
Yapay zekâ teknolojisi insanlık için bir kurtuluş mu yoksa tehdit mi? Prof. Dr. Bilgin bu konuda iki ünlü ismin sözlerine dikkat çekiyor: "Elon Musk, yapay zekâ için 'Bir şeytanı çağırıyoruz' diyor. Diğer taraftan Stephan Hawking, 'Yapay zekâ insanlık için en iyi ya da en kötü şey olabilir' diyor."
Gerçekten de yapay zekânın getirdiği ütopik ve distopik senaryolar birbiriyle yarış halinde. Ütopik bir gelecekte, yapay zekâ insanlığın en büyük yardımcısı olabilir. Genetik hastalıkların tedavisi, yaşlı bakımı, eğitimde kişiye özel öğretmenler gibi alanlarda insan hayatını kolaylaştıran uygulamalar geliştiriliyor.
Ancak distopik bir senaryoda, yapay zekânın kontrolsüz kullanımı, sosyal eşitsizlikleri artırabilir. Prof. Dr. Bilgin, "Yapay zekâyı kullanan şirketler hızla zengin olurken, şirket çalışanlarının sayısı azalıyor. İşsizlikten çok, sosyal tabakalaşma sorunu ortaya çıkabilir" diyor.
BURSA GİBİ SANAYİ KENTLERİ, ÜRETİM KAPASİTESİNİ KAYBEDEBİLİR
Bursa, otomotiv, makine ve tekstil gibi alanlarda sanayinin lokomotif illerinden biri. Ancak dünya karanlık fabrikalara (tamamen otonom çalışan şirketlere) geçerken, Bursa'daki fabrikalar hala geleneksel robotlarla çalışıyor. Prof. Dr. Bilgin'e göre, Bursa’nın dijital dönüşümde çok hızlı adımlar atması gerekiyor.
Yeni nesil insansı robotlar, usta-çırak ilişkisi ile öğrenerek çalışıyor. Bursa sanayisi bu teknolojilere yeterince hızlı adapte olamazsa, çok daha ucuz ve otomasyon tabanlı Çin ve diğer ülkelerle rekabet etmekte zorlanabilir.
Yapay zekâ, iş gücü piyasasını derinden etkileyebilir. Prof. Dr. Bilgin, "İnsanlar için işsizlikten ziyade işin niteliği değişecek. Fiziksel emeğin yerini yaratıcı ve analitik düşünme alacak" diyerek geleceğin iş gücüne dikkat çekiyor. Bursa’da, sanayi işçileri yapay zekâ destekli sistemlere nasıl adapte olacak? Bu sorunun cevabı hem iş dünyasının hem de eğitim sisteminin vereceği tepkiye bağlı.
Üniversiteler ve teknik eğitim kurumları, yapay zekâ ile entegre yeni nesil meslekleri öğretmeye başlamalı. Aksi halde, Bursa gibi sanayi kentleri, üretim kapasitesini kaybedebilir.
Yapay zekâ kullanımının etik boyutu ve hukuki düzenlemeleri de tartışma konusu. Prof. Dr. Bilgin, "Yapay zekânın karar alma mekanizması tamamen şeffaf olmalı. Örneğin, bir otonom araç kaza yaptığında sorumluluk kimde olacak?" diyerek bu teknolojinin toplumsal etkilerine dikkat çekiyor.
Bu noktada, Avrupa Birliği yapay zekâya dair etik çerçeveyi oluşturmuş durumda. Ancak, Bursa’da yapay zekâ kullanan firmalar bu düzenlemelere ne kadar hazır? Şirketler, algoritmalarını şeffaf hale getirebilecek mi?
Bursa, Türkiye'nin en önemli sanayi merkezlerinden biri. Ancak yapay zekâ çağına uyum sağlayamazsa, rekabet gücünü kaybedebilir. Prof. Dr. Bilgin’in belirttiği gibi, sanayi 4.0’a uyum sağlamak için firmaların hızla dönüşüm planları yapması gerekiyor.
Bursa’daki üniversiteler, sanayi kuruluşları ve yerel yönetimler iş birliği yaparak bir yapay zekâ ekosistemi oluşturmalı. Örneğin, Almanya’da sanayi-üniversite iş birlikleri sayesinde yapay zekâ inovasyon merkezleri kuruluyor. Bursa’nın da benzer adımlar atması kaçınılmaz.
Peki, Bursa bu değişime ne kadar hazır? Cevabı, atılacak adımlarda saklı. Dijital dönüşüme hız veren şehirler, geleceğin kazananları olacak.