Sosyal medya bir zamanlar bireyleri daha çok bir araya getirip sosyalleştiren bir aracı olarak görülüyordu. Oysa gelinen noktada bireylerin dijital bağlamda sınırlanmasına neden olan bir ortamı şekillendiriyor.
Kahveler bizim toplumda bireylere sosyalleşme ortamını sağlar. Hatta bu konuda deyimler bile ortaya çıkmıştır. Kahve bahane sohbet şahane gibi…
Hepinizin dikkatini çekiyordur.
İster bizim eski tip kahve isterse uluslar arası şirketlerin kurduğu kahve veya içecek mekanlarına doğru şöyle bir bakın. İki, üç, dört kişi oturmuş kahvelerini yudumlarken sohbet yerine ellerindeki cep telefonlarıyla ilgilenir halde görürsünüz. Bu kahve ortamı için geçerli değil. Evlerde de aynı durum söz konusu.
Çok kez şahit oldum; bir koltukta anne instagramda, diğerinde baba facebook’ta , yanlarında da çocukları ise Tik tok’ta. Televizyon açık. Kulakları onda gözleri sosyal medya platformlarında. Komşu ve akraba ziyaretleri bitti zaten. Yapanlarda da aynı manzara hakim. Konuklar ve sahibi arasında kısa bir konuşması sonrası gözler yine sosyal medyaya kayıyor.
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşla sohbet ederken aynı konuyu konuştuk. Yapılan bir araştırmayı anlattı. 1950’li yıllarda akraba veya arkadaşlarla sohbet edip zaman geçirme oranı 7 saate ulaşıyormuş bu yıllar içinde azala azala neredeyse dakikaya indi.
Hep dünya ve Türkiye’deki sosyal medya kullanım sürelerini merak ediyordum. Dün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun Dijital 2024 Ekim Global İstatistik Raporu’nu paylaşınca sorularım yanıtını buldu.
Veriler, sadece teknoloji ve dijital dünyaya değil, toplum sosyolojisinin yeni yönelimlerine de ışık tutuyor. Bakan’ın vurguladığı gibi, Türkiye’nin internet kullanım oranı yüzde 86,5’e ulaşmış durumda ve bu oran, dünya ortalamasının çok üzerinde. İnternette günde ortalama 6 saat 51 dakika geçirdiğimizi, bunun 2 saat 37 dakikasını sosyal medyaya ayırdığımızı düşününce bu dijital dünya ile ne kadar iç içe olduğumuz açık bir şekilde görülüyor.
Fakat sosyal medya ve dijital dünya sadece bir teknoloji olgusu değil, aynı zamanda toplumsal davranışların, ilişkilerin ve algıların yeniden tanımlandığı bir zemin. Örneğin, Türkiye’de sosyal medya kullanan nüfusun yüzde 65,7’si, günlük yaşamının çeşitli yönlerini dijital olarak yeniden şekillendiriyor. Bu oran sadece bir istatistik değil; toplumun haber alma, iletişim, sosyalleşme ve hatta tüketim alışkanlıklarının da bir göstergesi.
Dijital raporun altını çizdiği bir diğer önemli unsur, sosyal medya platformlarına olan bağlılığımız. Türkiye’de 303 milyon 97 bin aktif sosyal medya hesabı bulunuyor. Bu rakam, çoğu kullanıcının birden fazla hesap kullandığını gösterse de, bireysel olarak sosyal medyada ne kadar çok yer aldığımıza işaret ediyor. Toplumun her kesiminde, ister gencinden yaşlısına, isterse çalışanından öğrencisine kadar dijital medya, yaşamın tam merkezinde yer alıyor.
İNTERNET KULLANANLARIN YÜZDE 57,9’U ÇEVRİMİÇİ ALIŞVERİŞ YAPIYOR
Sosyal medyada tüketilen bu zaman, bireylerin sosyalleşme şekillerini de dönüştürüyor. İnsanlar, eskiye kıyasla daha az fiziksel buluşmalara katılıp dijital platformları tercih ederken, bu yeni düzende sosyal medyanın etkisi giderek daha belirgin hale geliyor. Ancak ilginç bir şekilde, popüler platformlara ilgi azalmış durumda. Örneğin, X platformunun Türkiye’deki kullanıcı sayısı yüzde 14,2 düşüş göstererek 19,5 milyona gerilemiş. TikTok gibi platformlar ise bu boşluğu dolduruyor. Bu değişim, toplumun hangi içeriklere yönelim gösterdiğini, hangi medya türlerinin öne çıktığını açıkça gösteriyor.
Raporda dikkat çeken bir başka veri, çevrimiçi alışverişe olan ilgi. Türkiye’de internet kullanıcılarının yüzde 57,9’u çevrimiçi alışveriş yapıyor. Bu durum, sadece tüketim alışkanlıklarını değil, ekonomik faaliyetlerin dijital platformlara kaydığını da gösteriyor. Öte yandan mobil ödeme kullanım oranının düşük olması, dijital dönüşümün henüz tamamlanmadığına işaret ediyor.
Peki, bu verilerin toplum sosyolojisi açısından anlamı ne?
Herkesin her an birbirine ulaşabildiği bu çağda, bireysel yalnızlık oranlarının artması, sanal etkileşimlerin gerçek bağları ne kadar karşılayabildiğini sorgulatıyor.
Sosyal medya ve dijital dünya, toplum sosyolojisinde yeni kodlar yazmaya devam ediyor. Bu kodları anlamak, sadece bireylerin değil, kurumların ve hatta devlet politikalarının da önümüzdeki dönemdeki yol haritasını şekillendirecek. Dijitalleşme treninde öncü bir toplum olma hedefi, bu kodları doğru çözümlemekten geçiyor. Ancak bu süreçte, teknolojinin sunduğu imkanlarla insani değerler arasında bir denge kurabilmek şart.
İşin özü; bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete… Yapay zeka konusuna hiç girmeyeyim…
MERİNOS TREN İSTASYONU YAŞAM MÜZESİ OLUYOR
Bursa ile Mudanya arasında bir zamanlar tren seferleri düzenlenirdi. 1892-1951 yılları arasında sefer yapan trenin Bursa’daki ilk istasyonu bugünkü Merinos’taydı. Sultan İkinci Abdülhamit döneminde yaptırılan istasyon 22 Şubat 1891 yılında açılmıştı. Tren seferlerinin kaldırılması hatta raylarının sökülmesinin ardından uzun yıllar atıl kalan istasyon binası 2005 yılında restore edildikten sonra sosyal tesis haline getirildi.
Osmangazi Belediyesi bu binaya önümüzdeki dönemde yeni işlev kazandırmak amacıyla çalışmalara başladı. Belediye Başkan Yardımcısı Mutlu Esendemir’in koordinatörlüğünde yürütülecek proje ile bina yaşam müzesine dönüştürülecek.
Doğan Nadi Gülerman’ın bağışladığı Avrupa’nın klasik, Osmanlı ve cumhuriyetin ilk dönemine ait farklı eşyaların sergileneceği müzenin envanter ve konsept çalışmaları yürütülüyor. Müzenin danışma kurulunda ise Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’ın yanı sıra müzecilik denilince akla gelen Ahmet Erdönmez ile CHP 26’ncı dönem Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil ve Yüksek Mimar Mithat Kırayoğlu yer alacak.
Meslek büyüğüm Olay Gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yılmaz ile birlikte benim de danışma kurulunda yer aldığım müzenin en geç mart ayı sonunda açılması planlanıyor.