Bursa’nın bugün Türkiye’nin en önemli sanayi merkezlerinden biri olmasında sanayinin katkısı yadsınamaz bir gerçek.
1960’lı yılların başına kadar ticaret yolu üzerinde bulunmasına rağmen tipik bir Anadolu kenti olarak kalmayı başaran Bursa’nın kaderi Türkiye’nin ilk planlı organize sanayi bölgesinin kurulmasıyla değişti.
Aradan geçen 60 yılda sanayi üretiminde Türkiye’nin ilk sıralarına yükselen ve otomotiv sektörünün başkenti haline gelen Bursa, kabına sığmaz oldu. OSB’lerin sayası 20’ye yaklaştı. Ancak her şeyin bir bedeli vardı. Böylesine gelişen bir sanayi beraberinde göçü, göç de plansız şehirleşme ve Yeşil Bursa’nın beton Bursa’ya dönüşmesine neden oldu.
1/100 binlik çevre düzeni planının çalışmaları geçtiğimiz aylarda yeni bir ivme kazandı. Planın 2025 yılı sonuna kadar tamamlanması hedefleniyor. Aslında bu plan Bursa’nın yol ayrımı özelliğini taşıyor. Ya sanayileşme kirletici özelliklerine bakılmaksızın devam edecek ve elde kalan son tarım toprakları da elimizden kayıp gidecek. Ya da yeni planlama ile Bursa sanayisine de çeki düzen verilerek kurallar çerçevesinde ileri teknoloji ile yola devam edilecek.
Geçtiğimiz günlerde yazmıştım. Şehir Plancıları Odası Bursa Şube Başkanı Murat İlkme, bu planı Bursa için köprüden önce son çıkış olarak nitelendirmişti.
Akademik odalar ve birçok sivil toplum kuruluşu Bursa’da yeni sanayi bölgeleri kurulmasına karşı çıkarken, iş dünyasının çatı örgütü başta olmak üzere sanayicilerden de ısrarlı talepler var. Hatta Bursa devre dışı bırakılarak Ankara’dan by pass yapılarak çözüm bulunmaya çalışılıyor.
Bir de Bursa’nın geleceğine farklı bakış açıları sunanlar var. Bunlardan biri de Türkiye’nin ikinci, Anadolu’da ilk kurulan SİAD olma özelliği taşıyan Bursa Sanayici ve İşinsanları Derneği’nin (BUSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar. Küçükkayalar, ilk döneminde tarım, sanayi ve turizmle gelişen Bursa vizyonu çalışmasıyla dikkat çekmiş, ikinci döneminde ise bunu eylem planına çevirmişti.
Eylem planı çalışmaları çerçevesinde BUSİAD Gıda ve Tarım Uzmanlık Grubu tarafından düzenlenen “Gıda ve Tarımın Geleceği” başlıklı zirve, “Sanayi, Tarım ve Turizm ile Gelişen Bursa” vizyonunun somut bir yansıması olarak da hayata geçmiş oldu.
KÜÇÜKKAYALAR BÜYÜKORHAN’I ADRES GÖSTERDİ
Buğra Küçükkayalar zirvede yaptığı konuşmada, BUSİAD’ın Bursa vizyonun gelişen bir Bursa’yı öngördüğünü ifade ederek, Sanayi, tarım ve turizm ile gelişen Bursa için yeşil, dijital ve toplumsal dönüşümün gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etti. Küçükkayalar bunun da sürdürülebilir olması gerektiğini de kaydederek, “1961’de ilk OSB’ye pilotluk yapan Bursa, dönüşüme de pilotluk yapabilecek yeterliliğe sahiptir” dedi.
Bursa’ya yeni organize sanayi bölgeleri yapmaya çalışmanın tarım arazilerine dokunmadan zor olduğunu da kaydeden Küçükkayalar, “Onun yerine tekil sanayi tesisleri yapılabilir. Neden bu Büyükorhan’a olmasın” ifadesini kullandı.
Küçükkayalar aslında tekil sanayi önerisini Bursa vizyonu açıklaması sırasında dillendirmişti. Tarıma elverişli olmayan bir bölgede OSB yerine istihdam sağlayan ve çevresinin de gelişmesine öncülük edecek sanayi tesislerinin örnekleri başta Almanya olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde var. Mesela bir kasabada üretim yapan otomobil fabrikası dünya devleriyle yarışacak düzeye ulaşabiliyor.
Macaristan’da bunun somut bir örneğini görme imkanı bulmuştum. Mercedes’in küçük bir Macar kasabında kurduğu fabrika, kenti önemli bir cazibe merkezi haline getirmişti. Hatta onların öncülüğünde yapılan oteller, alışveriş merkezleri ve çok sayıda spor ve sosyal tesis mevcuttu.
Aslında Türkiye’de de örnekleri var. Mesela TOGG tekil bir sanayi tesisine örnek olacak bir fabrika. Büyükorhan veya Orhaneli’nde çevreyi kirletmeden kurulacak tekil sanayiler hem bu bölgelerde istihdam sağlayarak göçü önleyecek hem de tarım arazilerinin yok edilmemesini sağlayacak.
Yeni kent anayasası hazırlanırken Küçükkayalar’ın bu önerisinin de detaylı olarak incelenmesinin faydalı olacağı inancındayım.
BURSA UNESCO DERNEĞİ GÜNEYDOĞU’DA
Sivil toplum örgütlerinin katılımcılık ve toplumsal hizmet konusunda ne kadar önemli olduğu sürekli dile getirilir ancak bunun hayata geçirilmesi konusu hep eksik kalır. Bursa UNESCO Derneği bunu başarabilen nadir STK’lardan biri.
Temelleri 1998 yılında Tophane Teknik Lisesi öğretmen ve öğrencilerinin girişimi sonucu 1998 yılında atılan derneğin ilk başkanı da Bursa’da birçok eserde imzası bulunan dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Erdem Saker’di. Kurulduğunda adı Tophane UNESCO Gençlik Derneği olan sivil toplum kuruluşu, 2014 yılında Bursa’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmesiyle Bursa UNESCO Derneğine dönüştü.
İlk çalışmalarını Cumalıkızık’ta gerçekleştiren dernek köyün son yıllarda ulaştığı şöhretin temellerini de attı. Avrupa Birliği’nden alınan destekle köy kadınlarına yönelik kurslar açıldı, Ahududu şenlikleri düzenlendi. Yani herkesin bildiğinin aksine Kınalı Kar dizisinden önce UNESCO Derneği 700 yıllık geçmişe sahip Osmanlı köyünün küllerinden doğmasını sağladı.
Derneğin Bursa’ya kazandırdığı en önemli eserlerden biri olan Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi de Gümüştepe köyünde geçen yıl kasım ayında kapılarını açtı. Dernek ayrıca UNESCO’dan akreditasyon almayı da başardı.
Başkan İlker Özaslan’ın da aralarında bulunduğu Bursa UNESCO Derneği üyeleri geçtiğimiz günlerde UNESCO Dünya Kültürel mirası olan Şanlıurfa yakınlarındaki Göbeklitepe ve belki çok daha önemli bulgulara ulaşılacak Karahantepe, Diyarbakır surları ve Hevsel bahçeleri ile Dünya mirası geçici listesinde yer alan Mardin kültürel peyzaj alanı ile Midyat ve çevresindeki ortaçağ Dönemi Kilise ve Manastırlarına kültürel gezi düzenledi.
Heyet, Göbeklitepe ve Karahantepe kazı Başkanı ve derneğin Bilim Danışma Kurulu Üyesi ve bu yıl derneğin Cumhuriyet ödüllerinden olan "Bilim İnsanı" ödülüne layık görülen Prof.Dr. Necmi Karul ile de görüşen heyet üyeleri, eserlerin yanı sıra Şanlıurfa Müzesi’ni de ziyaret etti.
Müzeye hayran kalan ve hatta Türkiye’nin en güzel müzesi olabilir nitelendirmesi yapan heyetin görüşlerine katılıyorum. Gerçekten gerçekten bu müzeyi görünce Bursa’nın da böylesine bir esere ihtiyacı olduğunun farkına varıyor insan.
Dernek gelecekte belki de paydaşlar bularak böylesine görkemli bir müzenin Bursa’da da kurulmasına öncülük edebilir.