Patronlar Kulübü’nden ekonomik gidişata sert eleştiri

Türkiye ekonomik alanda hem dış etkenler hem de içerde uygulanan yanlış politikalar sonucu sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Tarımdan turizme ücretlilerden işverenlere kadar her kesimden itiraz sesleri yüksek perdeden duyurulmaya çalışılıyor.

Türkiye’nin ikinci Anadolu’da ilk kurulan SİAD olma özelliği taşıyan Bursa Sanayici ve İşinsanları Derneği’nin (BUSİAD) iş insanlarının örgütlü olduğu bir sivil toplum kuruluşu. 46’ıncı yıllık bir geçmişe sahip BUSİAD’ın 306 üyesinin sahibi veya ortağı olduğu şirketlerin 30 milyar dolarlık cirosu ve 10 milyar dolarlık ihracatı var. Bu firmalarda 160 bin kişiye de istihdam imkanı veriliyor.

En son yerel seçim öncesi ekonomik konuların yanı sıra adaylara ‘Başka Bursa yok’ mesajı vermek amacıyla değerlendirme bildirisi yayınlayan BUSİAD Yüksek Danışma Kurulu (YDK) bu kez yaptığı açıklamayla ekonomik gidişatla ilgili endişelerini dile getirdi.

BUSİAD Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Ergun Hadi Türkay imzalı bildiri, son yıllarda yayınlanan tonu en sert açıklamalardan biri.

Bir yanda yayılması muhtemel Orta Doğu’daki savaş, diğer yanda Rusya-Ukrayna Savaşı ve güneyimizde hala sakinleşmeyen karışıklık Türkiye’nin geleceğe huzurla bakmasını zorlaştırdığına dikkat çekilerek , ‘‘Zor bir dönemden geçmekteyiz’ tespiti ile başlayan bildiride şöyle devam edildi:

‘Ekonomi dış politikamızdan bağımsız olamıyor. Yapılan ekonomik hatalar, bizi dünyadan negatif olarak ayrıştırmıştır. Yapılan hataların bedellerini halen ödemekteyiz. Devletin tasarrufta örnek olması beklenirken, ortada görünen bir şey olmadığı da açıktır’

Pandemi ile başlayan yüksek enflasyon ve faiz döneminin sonuna gelindiği vurgusu yapılan bildiride, Türkiye’nin de düşük faiz dönemine hazırlandığı gelen rakamlar ve açıklamalarla ortada olduğunun altı çizildi ve ‘ Düşük faizin üretime katkısı olacağı açıktır. Finansa daha uygun şartlarla ulaşılacağı bir döneme giriliyor olabilir. Ancak, finansın dağılımı da çok önemlidir. Üretimi destekleyecek bir finans dağılımı göz önüne alınmalıdır’ denildi.

Bildiride, yurt dışı kaynaklı carry trade’in Türkiye için ciddi bir risk oluşturduğu da vurgulanarak, şöyle devam edildi:

‘ Turizm gelirlerinin artacak bir döviz açığını ne kadar karşılayacağı belirsizdir. Döviz sıkıntısına karşı nasıl bir tedbir uygulanacağını merak ediyoruz. Türkiye ihracat ile büyüyen bir ülkedir. İhracatta yaşanacak olumlu gelişmelerin ülke için olumlu sonuçları olacağı açıktır. Halen ülkemiz çok pahalı bir ülke konumundadır. Turizm gelirlerinde artış ivmesini kaybetmiş görünmekte. Vatandaşımız bile pahalılıktan dolayı yurtdışına tatile gitmektedir’

Özellikle başta akaryakıt olmak üzere enerji maliyetlerinin yüksekliği çiftçiyi zor durumda bırakmaktığı hazırlatması da yapılan bildiride, ‘ Özellikle et fiyatları dar gelirli için alınamaz noktaya ulaşmış durumda. Avrupa ülkeleri enflasyonla mücadelesinde gıda ürünlerini sabit tutmaya çalışarak başarmış görünürken, bizde durum tersi olmuş ve ülkemizdeki gıda fiyatları, bir Avrupalı için bile çok pahalı hale gelmiştir. Etin kilosunu Avrupalı 5-10 euro arasında alırken, bizde bu rakam 16-25 euro arasında olmaktadır. Bu durum sürdürülebilir değildir. Yüksek gıda fiyatı salt dar gelirliyi değil, çiftçiyi de mutsuz etmektedir. Tarıma acilen el atılmalı ve adil gelir dağılımına ulaşana kadar dar gelirlinin en azından gıdaya ulaşımı daha uygun hale getirilmelidir’ denildi.

GÖÇMEN İŞÇİ SORUNU: UCUZ İŞ GÜCÜYLE ÜRETİM ANLAYIŞI BİZİ ORTA GELİR TUZAĞINDAN ÇIKARMAZ

İstihdamdaki sorunlara da dikkat çekilen bildiride, şu görüşlere yer verildi:

'Aranan eleman bulma zorluğu devam etmektedir. Vasıfsız işlerde göçmen çalıştırma gerekliliği ülkemizi bilinmez bir noktaya götürmektedir. Ucuz iş gücüyle üretim anlayışı bizi orta gelir tuzağından çıkarmaz. Göçmenler olmasa üretim yapamayız anlayışının bir an önce değişmesi gerekmektedir. Ülke nüfusunun üretimi öncelikleyen bir değer algısına kavuşması gerekmektedir. Ülkenin kendi insan kaynaklarını üretmeye ve verimli olmaya yönlendirmesi şarttır’

Eğitimde yaşanan tartışmalara konusuna da yer verilen bildiride, ‘Eğitimde yaşanan sorunlar, salt üretim, gelişme ve çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için insan gücümüzün artırılmasına dönük bir çaba olmanın ötesine geçmiş görülmektedir. Artık, çocuk ve kadın cinayet, taciz ve tecavüzlerinin yaşandığı bir ülke olmamak adına da eğitim sistemimiz güçlendirilmeli, anaokulundan itibaren insani, üretim ve medeniyet değerlerinin öğretildiği bir sisteme ulaşılması hedeflenmelidir’ mesajı verildi.

Bildirinin sonunda ise BUSİAD olarak Ulu Önder Atatürk’ün bize miras bıraktığı laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin savunucusu olduğumuzu da bir kez daha güçlü bir şekilde dile getirmek isteriz’ denildi.

BURSA ULUDAĞ’IN 50’İNCİ YIL LOGOSU ENDONEZYALI ÖĞRENCİSİNDEN

Yıllar su gibi akıp gidiyor. Bursa Uludağ Üniversitesi de yarım asrı geride bırakarak Bursa’nın köklü kurumları arasındaki yerini aldı

2024-2025 eğitim-öğretim dönemiyle birlikte kuruluşunun 50’inci yılını kutlamaya hazırlanan BUÜ, tüm etkinliklerinde 50’inci yıl için hazırlanan özel logoyu kullanacak. Bu kapsamda düzenlenen ve uluslararası katılıma açık tutulan logo tasarım yarışmasına 1,5 aylık süre içerisinde toplam 397 çalışma gönderildi.

Toplam 224 tasarımcının katıldığı yarışmada birinciliği BUÜ öğrencisi Endonezyalı Zhein Nirwan Tawil’in hazırladığı eser kazandı. Zhein Nirwan Tawil, yarışmanın büyük ödülü olan 35 bin TL’yi almaya hak kazandı. Mürsel Karaman’ın tasarımının ikinci seçildiği yarışmada, Berkay Özdemir’in tasarımı da üçüncü oldu. Yarışmanın ikincisi 10 bin TL’lik ödülü, üçüncüsü ise 5 bin TL’lik ödülü almaya hak kazandı.

Yeni logoyu ekim ayı itibarıyla kuruluş yıldönümü kutlamalarında kullanmaya başlayacaklarını belirten BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, yarışmaya katılanlara teşekkür ederek derece alanları kutladı.

Uzak doğu çizgilerinin hissedildiği 50’inci yıl logosu güzel olmuş. Yapan öğrencinin ellerine sağlık…