Türkiye’nin yerleşim alanlarının neredeyse yüzde 70’i aktif fay hatları üzerinde yer alması dolayısıyla bir deprem ülkesi olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Sık aralıklarla yaşadığımız her felaket sonrası sürekli, bundan ders çıkarmalıyız, bu bir milat olmalı denir ve bazı yasal düzenlemeler yapılır, kısa sonra hiçbir şey olmamış gibi hayat normal akışına döner.
Oysa ders almak ders çıkarmak çok yönlü ve birbirine bağlı unsurlardan oluşur. Adil yargılama ve sorumluların cezalandırılması da bunlardan biri. Çünkü verilen cezaların en önemli özelliği caydırıcı olmasından geçiyor.
1999’daki büyük Marmara Depremi’ni gazeteci olarak yaşadıktan sonra yargılama süreçlerini de takip etmiştim. Yalova, Gölcük, Karamürsel, Adapazırı, ardından Düzce’de binlerce bina yerle bir olmuş, binlerce kişi yaşamını yitirmişti. Yargılamalar sırasında yüzlerce müteahhit ve teknik sorumlu varken kamuoyunun dikkati Çınarcık’ta yaptığı bina göçen Veli Göçer’in üzerine toplanmıştı.
Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen deprem sonrası da benzer durumları maalesef yaşıyoruz. Yine simgesel yapılar ve bunları müteahhitleri, teknik sorumluları konuşuluyor. Peki, bunlara onay veren planlamaları yapan görevlilerle ilgili neler yapıldı?
Çünkü depremden ders almak aynı hataların tekrarlanmaması için hukukta karşılığı olan cezalandırma tam ve adil olarak gerçekleşmezse aynı durumlarla tekrar karşılaşmak kaçınılmaz hale gelir.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) deprem sonrası neden sonuç ilişkilerinin yanı sıra adil yargılama konusunu da mercek altına alan bir rapor hazırladı.
İMO Bursa Şube Bursa Şube Başkanı Ülkü Küçükkayalar da bu raporu ve talepleri kamuoyuna açıklayarak, ‘ Adil bir yargılama yapılmadan ve gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmadan, ülkemiz enkaz altında kalmaya devam edecektir” mesajını verdi.
6 Şubat Depremlerinin yaratmış olduğu yıkımda sorumluluğu bulunan herkesin yargı önüne çıkarılması ve bu kişilerden hukuk nezdinde hesap sorulması gerektiğinin altını çizen Küçükkayalar, şöyle devam etti:
‘Başlayan yargı süreçlerinin seyrine bakıldığında, gerçek kusurluların ortaya çıkarılmasından uzaklaşıldığı, eksik ve hatalı yaklaşımlar içerdiği, Odamızın 03/11/2023 tarihinde yayımladığı Şubat 2023 Depremlerinde Binaları Hasar Görerek Yıkılan Statik Proje Mühendislerinin Yargılanmalarında Esas Alınacak Bilirkişi Raporlarının Teknik Yaklaşımı çalışmasının üniversitelere ait bilirkişi raporlarında dikkate alınmadığı, pek çok statik proje müellifi meslektaşımızın tutuklanarak günah keçisi ilan edilmeye çalışıldığı görülmektedir’
‘SORUMLULUK YİNE MÜHENDİSLERE YIKILMAK İSTENİYOR’
Küçükkayalar, deprem bölgelerinde alınan çok şiddetli deprem kayıtları kullanılarak, yıkılan binaların gerçek davranışını ve hangi nedenlerle yıkıldığını açıklayacak modelleme ve analizlerin gerçekleştirilmesi fevkalade karmaşık ve zor olduğuna da dikkat çekerek, bunların tam olarak ortaya çıkarılmasının bilimsel araştırmaların konusu olabileceğini söyledi.
‘Sonuç olarak, proje kusurlarının yıkımı nasıl ve ne derecede etkilediği makul gerekçelerle açıklanamaz ise, proje mühendisinin teknik olarak sorumlu tutulması söz konusu olmamalıdır’ diyen Küçükkayalar, şöyle devam etti:
‘Ülkemizdeki riskli yapı stokunun varlığının hemen herkes tarafından bilinmesi, biz dahil ilgili tüm kuruluşların önlem alınması gerektiğini dillendirmesi ve bu önlemlerin neler olduğunu söylemesine rağmen 20 yıldır hiçbir eylemde bulunmayan siyasi otorite, bugün sorumluluğu yine mühendislerin üzerine yıkmaya çalışmaktadır. Çıkardıkları imar aflarıyla risk üzerine risk yaratan ve yetmiyormuş gibi imar affından faydalanacak binaları gerçek bir teknik incelemeden kaçıran yöneticiler şimdi gözlerden uzak kalmak için hedef saptırmaktadırlar. 6 Şubat depremlerinin yıkımının sorumluluğunu meslektaşlarımızın üzerine yıkıp gerçek sorumluların gizlenmesi çabalarına en yüksek sesle itiraz ediyor, gerçek ve adil bir yargılama talep ediyoruz’
NİLÜFER’İN EĞİTİMCİ ADAY ADAYINDAN HER MAHALLEYE OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMU SÖZÜ
Yerel seçimlerin en önemli virajlarından biri olan aday belirleme süreci kıyasıya bir yarışa sahne oluyor. CHP kanadından en çok ilgiyi Nilüfer ve Mudanya belediye başkan adaylığı görüyor.
Nilüfer’de aday adaylığı için başvuranlar arasında bulunan 38 yıllık eğitimci Mehmet Yıldız, Sönmez Medya’yı ziyaret ederek Genel Müdür Burak Özgün ile görüştü.
Eğitimci kimliğinin yanı sıra 2011 yılından itibaren CHP’de aktif siyasetin içinde de yer alan Yıldız, parti genel merkezinde işveren örgütleri ve eğitim politikalarından sorumlu genel başkan yardımcılığı koordinatörlüğü görevinde bulunan bir isim.
Yıldız’a neden aday adaylığı ve neden Nilüfer sorusunu yönelttik. O da yanıtladı.
Demokrasinin yerelden genele doğru gideceğini düşündüğünü ve çünkü yerelde halkla yeterli bağ kurulmazsa genelde iktidarın zorluğuna dikkat çeken Mehmet Yıldız, ‘Nilüfer’in daha yaşanabilir daha sağlam ve güçlü temeller üzerinde yürüyen ve kentin gelirinin de kente harcandığı bir belediyecilik anlayışı için yola çıkıyoruz’ dedi.
Başkan seçildiği taktirde Nilüfer’de bulunan dezavantajlı mahallelerin her birine mutlaka okul öncesi eğitim kurumu açacağını ve çocukları bu okullara giden annelerin de istihdam edileceğini belirten Mehmet Yıldız, ‘Nilüfer özellikle Mustafa Bozbey döneminde çıta oldukça yükseltildi. Bunu daha ileriye taşımak istiyoruz. Bozbey’i de bu seçimde büyükşehir belediye başkanı yapmak için var gücümüzle çalışacağız’ diye konuştu.
Mehmet Yıldız, adaylık genel merkez ve parti örgütünün karar vereceği hatırlatmasını da yaparak, o karara saygı duyup, hem Nilüfer hem büyükşehir için çalışacağını sözlerine ekledi.