Tam dört yıl önce bu günlerde pandemi nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, belirli gün ve saatlerde marketlere gitme izni verilen günler yaşıyorduk.
Son dakikada ilan edilen sokağa çıkma yasağı haberi üzerine insanlar marketlere akın etmişti. Hem de ne akın. Sanki bir daha alışveriş yapılmayacakmış gibi market arabaları dolmuş, o günlerde market kasası kuyruğunda çekilen luppo’lu bir vatandaşın fotoğrafı günlerce konuşulmuştu.
O günlerden bu günlere geldik. Şimdi, insanların alışveriş yapmamaları, marketlere gitmemeleri çağrısı yapılıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan süreç boykot çağrılarıyla yeni bir aşamaya geçti. . Sokak protestoları yerini ekonomik bir tepkiye bıraktı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in destek verdiği tüketim boykotu, siyasetten iş dünyasına kadar geniş bir yelpazede tartışmaları beraberinde getirdi.
Özel, yaptığı açıklamada, “Öğrencilere, annelere, babalara, kardeşlere yapılan bu zulme karşı gençlerin başlattığı tüketim boykotunu gönülden destekliyorum” diyerek herkesi bu eyleme katılmaya çağırdı. Bu çağrının ardından İstanbul’da bazı kafe ve restoranlar kepenk kapatma kararı aldı. Ancak ekonomik boykotun ne kadar etkili olacağı ve ülke ekonomisi üzerinde nasıl bir iz bırakacağı tartışma konusu.
Boykot çağrıları sadece ekonomiyle sınırlı kalmadı, yargı da sürece hızlı bir şekilde dahil oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, boykot çağrılarıyla ilgili “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “nefret ve ayrımcılık” suçlarından soruşturma başlattığını duyurdu. Savcılığın açıklamasında bu tür eylemlerin toplumu bölebileceği ve ekonomik dengeyi sarsabileceği ifade edildi.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ise çok daha sert bir değerlendirme yaptı. “Bu çağrı ekonomik bağımsızlığımıza yönelik bir sabotajdır. Ekonomimize bir darbe girişimidir” ifadelerini kullanarak boykotun aslında siyasi bir operasyon olduğunu öne sürdü.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat ise boykot nedeniyle zarara uğrayan işletmelerin hukuki haklarını gündeme getirdi. “Boykot çağrısı yapanlara karşı ticaretinde maddi kaybı olanlar tazminat davası açabilir” diyerek sürecin sadece bir protesto olarak kalmayacağını ve hukuki sonuçları olabileceğine dikkat çekti.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de Özgür Özel’in açıklamalarını hedef aldı. “Siyasi tarihimizdeki en büyük siyasi fanatizm ve sosyal bölücülük” ifadeleriyle Özel’i sert bir dille eleştirdi. Çelik’e göre bu tür eylemler, siyasi rekabetin de ötesinde, toplumu kutuplaştıran bir girişim olarak görülmeli.
İş dünyası temsilcileri de boykot çağrısına karşı ortak bir tutum sergiledi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Üreten, istihdam sağlayan, yatırım yapan şirketlerin hedef haline getirilmesi ve boykot yanlış. Şirketlerimiz siyasi tartışmaların dışında tutulmalı” diyerek tepkisini dile getirdi.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Başkanı İbrahim Burkay da benzer bir açıklama yaptı: “Üretim ve ticaret siyasi tartışmaların parçası haline getirilmemeli. Boykot çağrıları en çok çalışanı, üreticiyi ve ülkemizi etkiler” dedi. İş dünyası açısından en büyük endişe, siyasi gerilimin ekonomik istikrarsızlığa dönüşme ihtimali.
Boykot çağrısını değerlendiren Bursa Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı ise "Çalışanlarımız adına rahatsızlık duyuyorum. Üreten Bursa adına rahatsızlık duyuyorum. Bizim kendi içimizde, kendi kendimize ambargo yapmamızı boykot etmemizin hiçbir mantığı yok." dedi.
MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı ise “Bu çağrılar yerli ve milli sermayeyi zayıflatmaya ve küresel sermayeye alan açmaya yönelik açık bir girişimdir” ifadelerini kullandı. Asmalı’ya göre bu tür eylemler, yerli girişimcileri güçsüz bırakırken, yabancı sermayeye avantaj sağlayabilir.
UZUN VADEDE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR EYLEM DEĞİL
Peki, bir gün boyunca tüketimi durdurmanın ekonomiye etkisi ne olur?
Bankalararası Kart Merkezi verilerine göre, Türkiye’de günlük harcamalar yaklaşık 65 milyar TL seviyesinde. Bir gün süren bir boykotun doğrudan ekonomik dengeleri sarsması zor görünse de, tüketicinin gücünü ortaya koyan sembolik bir anlam taşıdığı söylenebilir.
Ekonomistlere göre, boykot, tüketicinin gücünü bir günlüğüne gösterecek, ancak uzun vadede sürdürülebilir bir eylem değil. Bunun yanı sıra düşük gelir grubundaki insanlar, bu tür boykotlara uzun süre katılabilecek ekonomik güce de sahip değil.
Öte yandan, boykotun etkisini kırmak isteyen kesimlerin de tam tersine, alışverişlerini 2 Nisan’da yaparak ekonomik hareketliliği artırma çabasında olabileceği belirtiliyor. Yani, boykot beklenen etkiyi yaratmazsa, tersine bir ekonomik tepki doğabilir.
DÜNYADA BENZER BOYKOTLAR NE SONUÇ VERDİ?
Daha önce küresel boyutta yaşanan benzer boykotlar incelendiğinde, bazı büyük şirketlerin protestolar sonrası finansal kayıplar yaşadığı biliniyor. McDonald's ve Starbucks, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sonrası boykot edilen markalar arasında yer almış ve bu süreç satış hedeflerini doğrudan etkilemişti.
McDonald's, İsrail-Gazze savaşının bazı pazarlardaki performanslarını “anlamlı bir biçimde etkilediğini” açıklamış, 2024'ün ilk çeyreğinde dört yıl aradan sonra ilk defa satış hedefini kaçırmıştı. Şirketin hisseleri bu açıklamadan sonra yüzde 4 değer kaybetti.
Starbucks da benzer bir süreç yaşadı. Şirket, dünya çapında protesto edilmesinin ardından hisselerinin yüzde 7 değer kaybettiğini duyurdu. Ağustos 2024'te, CEO'sunun değişeceği açıklandı.
Türkiye’de ise boykot listesine eklenen markalar arasında yer alan kahve zinciri Espressolab, yaptığı açıklamada “Biz neden boykot edildiğimizi anlamadık!” ifadelerini kullanarak bu duruma tepki göstermişti.
Türkiye’de siyasetin ve ekonominin iç içe geçtiği bir süreç yaşanıyor. Boykot çağrıları, sadece bir tüketim tercihi değil, geniş çaplı bir toplumsal ve siyasi tavır haline gelmiş durumda. Ancak iş dünyasının uyarıları da göz ardı edilmemeli. Ekonomi, özellikle üretim ve istihdam konularında olumsuz etkilenirse, bu boykotun en büyük zararını yine çalışan kesim görebilir.
Öte yandan, toplumsal tepkilerin demokratik bir hak olduğu da unutulmamalı. Ancak asıl soru şu: Bu tür protestolar, siyasi hedeflere ulaşmak için gerçekten etkili bir yöntem mi, yoksa ekonomik zarar doğurma ihtimali nedeniyle ters tepebilir mi?
Bu sorunun cevabını zaman gösterecek. Ancak bugünden bakıldığında, boykotun hem siyasi hem ekonomik yankılarının uzun süre konuşulacağı kesin.