8 Aralık'taki Fenerbahçe maçını hatırlayalım.
Bursaspor 24, Fenerbahçe 26 puanda. O gün yensek puan cetvelinde Bursaspor öne geçecek.
Ve o korkak futbolla, maçı zorla hediye ettik.
O günden beri de 2 yakamız bir araya gelmiyor, galibiyet yüzü göremiyoruz. Düşüş ile yeni bir yapılanmaya girdik sanki.
Gün gibi ortada.
Bu korkak futbol ve rakibe saygı yüzünden Le Guen'e tenkitlerimiz başladı. Çünkü, "Rakibe saygı" da bir tek Bursaspor'da var. İşte önceki gece de Kasımpaşa, bastı golleri.
"Rakipte güçlü isimler var. Fatih Terim var" demedi bile.
Bizim mösyö de Ali Nazik mübarek.
Ona göre sorun yok, her şey güllük gülistanlık. Futbolcular başarılı.
Peki bu kötü futbol, bu puan kayıpları ne? Taraftar niye bağırıyor "Yönetim istifa" diye? Sizin yaptığınız hatalar yüzünden onları da ateşe attığınızı niye ortaya koymuyorsun?
Bizleri uyutur gibi verdiğin demeçler de kabak tadı verdi artık. Çünkü onlar da birbirini tutmamaya başladı.
Akhisar maçının ardından ne demiştin:
"Bugün savaşma ruhu eksik değildi. Bugün elimizden geleni yaptık"
Ya 3 gün sonra ne dedin:
"Beşiktaş maçında devamlılık arz eden bir oyun ortaya koyduk. Akhisar maçında bunu yapabildiğimizi söylemek güç olur"
Gelelim Malatya maçı sonrası söylediklerine:
"Oyuncularım tamamen motivelerdi. Konsantrelerdi. Oyuncularıma herhangi bir eleştiri getiremem. Ellerinden gelen çabayı gösterdiler. Savaşma ruhunu ortaya koydular"
Ardından gelen bir soru üzerine de verdiği cevaba bakın:
"Oyuncularımın toparlanması için çalışacağım"
Yahu, toparlanmaları gerekiyorsa, daha önceki yıkama yağlamalar ne?
Gerçek şu ki, takım ile birlikte bizim mösyö de toparlanmak, gerçekleri görmek zorunda.