Ak Parti, 14 Ağustos 2001'de kuruldu ve sadece 15 ay sonra tek başına iktidara geldi. 20 yılı aşkın bir süredir bu sarsılmaz gücünü, iktidarını ise koruyor.
Bu, 27 yıllık tek parti devrini saymazsak, Türkiye'de örneği olmayan, dünyada ise eşine az rastlanan çarpıcı bir durum.
Muhalefet, yerel seçimlerdeki sarhoş edici zaferin motivasyonu ve ekonominin can yakan sorunlarını hesaba katarak iktidara, "erken seçim" çağrısı yapıyor olsa da Ak Parti, hala iktidarın en güçlü adayı olma özelliğini/iddiasını sürdürüyor.
Bu kompozisyon, 2023 seçimleri öncesiyle hemen hemen aynı. Muhalefet, ülke koşullarına ek olarak aynı karede fotoğraf verebilme özgüveniyle seçimden zaferle çıkacağına hiç olmadığı kadar inanmış ve bu motivasyonla "seçim" istemişti ki; sonuç hiç de bekledikleri gibi olmadı.
Bu konular, "sebep-sonuç" ilişkisiyle çok defa yazılıp çizildi. Dolayısıyla uzun bir siyasi analize girişmeyeceğim, fakat muhalefet, bunca ekonomik sıkıntıya, değerini yitiren emeğe ve sofrada küçülen ekmeğe rağmen "Neden hala Ak Parti en güçlü iktidar adayı?" sorusuyla yüzleşmeli diyorum... Diyorum demesine, lakin gelin görün ki; muhalefet, bu can alıcı soruya hiç alışık değil.
Aynı şekilde, devam eden genel iktidarının aksine yerelde muhalefete düşen Ak Parti de muhalifliğe alışık değil. Öyle ki; orkestranın durduğu, müziğin kesildiği, hatta ışıkların bile söndüğü bir yerde hala kibir melodisiyle başı dönercesine dans etmeye devam ediyor.
Tamam, ayılıp, muhalefette olduklarını hatırlayanlar da yok değil, fakat onlar da el yordamıyla ilk buldukları tuşa basarak yereldeki iktidarı acemice hırpalama telaşındalar.
Bilmiyorum, dikkatinizi çekti mi?
Birkaç gün önce, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Alinur Aktaş zamanında korkunç bir yolsuzlukla sarsılan BUSKİ’nin araç filosuna kazandırdıkları yeni araçların teslim töreninde yaptığı konuşmada çok çarpıcı şeyler söyledi.
Son 3 ay içerisinde kendi dönemine ait olmayan borçlar yüzünden kesinti yaşadıklarını hatırlatan Bozbey, "Geçmiş dönemin borçlarını, bizden 1 milyar 100 milyon lira keserek aldılar..." dedi.
Bozbey, kendi dönemlerinde ne sigorta ne de vergi borçlarının olmadığının altını çizip, "Başka yerlere akan çeşmeleri kapatarak ve mali disiplini sağlayarak halka hizmet ediyoruz..." diye konuştu.
Bu açıklamayla, belediyeden ve/veya Başkan Bozbey'den çok kendilerinin cezalandırıldığını düşünen Bursalıların iktidara karşı asabı bozulmaya başlayınca bazı sonradan olma, kulaktan dolma Ak Partililer, bir tür politik hokkabazlıkla Mustafa Bozbey'e bel altı vurmaya başladılar.
Oysa bu arkadaşlar, Bursa'yı batıran, Bursaspor'u yatıran, nihayetinde Ak Parti'ye kahredici mağlubiyeti keyifle tattıran Alinur Aktaş'ın yazın çöp arabasından yayılan ekşi koku gibi tiksindirici tavırlarına, icraatlarına, hoyratlığına karşı da konuşabilmiş olsalardı, bugün belki de Bursa'yı hala Ak Parti yönetiyor olurdu.
SON SÖZ:
Bu acıklı melankolinin aynadaki aksine bakınca, "Ölesiye canı sıkılan Ak Partililere eğlence çıktı!" demekten kendimi alamıyorum. Demem o ki; Ak Parti terazisinin adalet kefesini dolduranlar kalkınma kefesine galebe çalmazsa, Erdoğan, daha çok, "Bilin ki, bu Cumhurbaşkanı çok şikayetler alıyor..." demek zorunda kalabilir.