"Velhasıl sudan ibaret" diye tarihe not düşülen Bursa'da bugün, "BUSKİ" dendiği zaman akla ilk gelen şeyin "kazıktan" ibaret olan su faturası olduğunu hepimiz iyi biliyoruz.
Bu acıyı aylık olarak her hissettiğimizde; kazığın büyük boy resmi gibi duran Alinur Aktaş'ın kulaklarını da çınlatmadan geçemeyiz haliyle. Nitekim, Bursa, onun berbat yönetimiyle her yıl bir alt lige düşerken, BUSKİ de 150 milyon liralık yolsuzluk iddiasıyla sarsılmıştı.
Takip eden süreçte konuyu araştıran ve köşesine taşıyan gazeteci Yüksel Baysal, söz konusu yolsuzluk iddiasının daha karmaşık bir süreç olduğunun altını çizerek, 2016 yılından bu yana yapılan bir vurgun olduğu bilgisine ulaştığını da paylaşmıştı.
Sahi, o yolsuzluğun akıbetini bilen var mı?
Bu sarsıcı soru, yeni yılın ilk değerlendirme toplantısında konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'i dinlerken geldi aklıma.
Başkan Bozbey, hükümetin, yıllara sari birikmiş borca karşılık yaptığı 1.1 milyar TL civarındaki kesintiye rağmen belediyenin borcunu yüzde 9 azaltmayı başardığını söyledi.
BUSKİ’nin durumunu ise tek kelimeyle açıkladı: Vahim...
Alinur Aktaş yönetiminde, akıbeti belli olmayan 150 milyon liralık yolsuzluk iddiasıyla sarsılan BUSKİ'de bütün projeler dövizle yürütülmüş.
Bozbey, BUSKİ'yi, tam 986 milyon dolar borçla devralmış. Bu borcu dolar bazında aşağıya çekse dahi kurdaki yükselişten/faizden dolayı borç katlanarak büyüyor. Bu gidişle yıl sonuna kadar, "BUSKİ'nin borcu 25 milyar TL'yi bulabilir..." dedi.
Tamam, Başkan Bozbey, "Bursalılar merak etmesin. Biz bunu da başaracağız..." diyerek yüreklere bir nebze de olsa su serpmeyi ihmal etmiyor, ama durum gerçekten de çok vahim değil mi sizce de?
Alinur Aktaş'ın, "Bursa'yı pazarlayacağım. Bursa'nın cidden pazarlanmaya ihtiyacı var..." lakırdısıyla yaptığı kasaba siyasetinin bir neticesi olarak Bursa, her bakımdan üçüncü lige düşmüş payitaht ve şampiyon bir şehirdir.
Yeri gelmişken bir kez daha söyleyeyim.
Alinur Aktaş'ın, Bursa'da seçimi kaybedeceği matematikteki iki kere ikinin dört etme kesinliği kadar netken ve bu gerçeği söylemekten dilimizde tüy bitmesine rağmen Ak Parti, kimin bedduasına "amin" dedi bilinmez, ama bile bile lades diyerek uçuruma adeta koşar adım yürüdü yerel seçimlerde.
Alinur Aktaş'ın kaybetmesi Bursalılar için bir teselliydi belki, fakat günün sonunda hala Bursa'ya kaybettiriyor olması faydasız bir teselli olarak kaldı. Çünkü geçmiş, geçmişte kalmıyor. Geçmişin, geleceği de şekillendirme gibi iflah olmaz bir ruhu var.
Buyurun işte, geçmişte yaşanan 150 milyon liralık yolsuzluk ve dövizle yürütülen işlerin acı faturası "vahim" bir şekilde geleceğimizi ipotek altına alıyor. Şimdi bekleyelim ki; Mustafa Bozbey, Alinur Aktaş'ın geçmişte şehrin ufkuna attığı kara düğümleri çözsün.
SON SÖZ:
Tamam, Bozbey, o kara düğümleri çözsün çözmesine, ama yangından depreme, müsilajdan hava kirliliğine kadar kıyamet kapımıza dayanmadan herkesin kendi sorumluluklarını da yerine getirmesi gerekmiyor mu? Sağdan sola Bursa'nın geleceği konusunda hemen hepimiz aynı kanaati paylaşıyoruz, fakat gidişata bakılacak olursa herkes yine kendi bildiği yoldan gitmeyi tercih ediyor. Bu ise yılardır maruz kaldığı kasaba siyasetiyle küme düşmüş şampiyon şehir için zaman ve imkan kaybından başka bir şey değildir.