Türk toplumun genel özelliği vefalılığıdır.(!) Bu toplum herkese karşı vefalıdır(!) herkesi anımsar. Bakın size bunu anlatayım:
Toplumumuz engellilerimizi anımsar. Emeklilerimizi anımsar. Şehir ve Gazilerimizi anımsar. Kanserde farkındalığı anımsar. Doktorlarımızı anımsar. Veterinerlerimizi anımsar. Çocuklarımızı anımsar. Kadınlarımızı anımsar. Çevremizi anımsar. İklim değişikliğini anımsar. Mimarlarımızı anımsar. Mühendislerimizi anımsar. Aklınıza gelebilecek her meslek grubunu anımsar.
Nasıl anımsar. Sadece yılda bir kez o gruba ait olan “…. Günü”nde. Sonrası koca bir hiç. Kendini ilgilendirmediğini düşünür.
Sinemaya girerken, o sinemaya engelli vatandaşlarımızın giremeyeceğini farketmez. Kaldırımda yürüyüp, karşı kaldırıma geçerken de engellerimizin nasıl geçeceğini düşünmez. Kadınlar, doktorlar katledilirken, çocuklar istismar edilirken sadece televizyon ekranında “vah vah” der. Bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Ne zaman ki yakın çevresi veya ailesinde benzer bir durum söz konusu olursa o zaman farkındalığı en üst düzeye çıkar. Ben de ne kadar burada bu eleştirileri dile getiriyorsam da benim de duyarsız olduğum birçok konu vardır.
2023 yılı verilerine göz attığımızda şunu görürüz:
“2023 Yılında erkekler tarafından 315 kadın öldürüldü. 248 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu.”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2008 yılından itibaren kadın cinayeti verisini kayıt altına alıyor. 2023’e kadar 15 yılda kadın cinayetlerinin azaldığı tek yıl İstanbul Sözleşmesi’ne imzanın atıldığı 2011 yılı oldu. İstanbul Sözleşmesi hakkında tartışmalar başladığından bu yana kadın cinayetleri ve şüpheli ölümlerde artış yaşandığı istatistiklerce söyleniyor.
Alanın uzmanları İstanbul Sözleşmesi etkin olarak uygulandığında birçok kadının hayatta kaldığına dikkat çekiyor.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ
1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Rafael Trujillo’ya karşıtlığıyla bilinen Mirabal Kardeşler adlı üç kız kardeş, Trujillo'nun "Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler" şeklinde yaptığı açıklamadan günler sonra boğazlanıp dövülerek, vahşice öldürülür. 39 yıl sonra BM Genel Kurulu 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü/ International Day for the Elimination of Violence against Women olarak ilan eder.
Dünkü yazımda bu gün ile ilgili olarak Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Bursa Şubesi’nin etkinliğinden söz etmiştim. Biraz daha detay aktarmak istiyorum.
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Bursa Şubesi, bugüne yönelik Türk Metal Sendikası işbirliğiyle, sendikanın sosyal tesislerinde etkili bir program gerçekleştirdi.
Bu özel etkinliğe Bursa Büyükşehir Belediye meclis üyesi Av. Yücel Akbulut, Türk Metal Sendikası Bursa Başkanı Selda Tekman, kadın muhtarlarımız, BKKB üyeleri, TÜKD üyeleri ve Türk Metal çalışanlarının katıldı.
Etkinlik Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Bursa Şubesi Başkan yardımcısı Şirin Yenginer’in açılış konuşması ile başladı. Daha sonra TÜKD Bursa Şube Başkanı ve Kişisel Gelişim Danışmanı Aylin Sabancı “Sevgi Merceğinden Şiddete Bakış” başlıklı bir sunum yaptı. Sabancı önce bazı teorik bilgiler verdi. Sonrasında sunumunu sahneye bazı katılımcıları da davet edip, interaktif bir biçimde gerçekleştirdi.
Sabancı, her türlü şiddetin altında özdeğer ve özsaygı eksikliğinin yattığına dikkat çekerek “Bir kadın neden şiddetin altında yaşamına devam eder? sorusunun yanıtını bulmaya çalışacağız. Kadının kendi özdeğerine ve özsaygısına verdiği değer çok önemli. Öncelikle kadının kendisini sevmesi, şiddete ve zorlamalara rağmen o yaşam şeklini devam ettirmemesi gerektiğinin farkındalığını göstermeliyiz.” diyerek ağırlıklı olarak psikolojik şiddetten söz etti.
Ardından da Fotoğraf Sanatçısı ve Edebiyat Öğretmeni Didem Turhan “Sanat Merceğinden Şiddete Bakış” sunumunu Duygusal İlizyon başlığıyla gerçekleştirdi.
Didem Turhan, sunumunda ekrana yansıttığı fotoğraf üzerinden soru yanıt biçiminde bir interaktif çalışmayla o fotoğrafları izleyenlerle birlikte yorumladı.
SON SÖZ
Kadına yönelik şiddetin en tepesinde sorumlu eğitim sistemi ve eğitimdir. Unutmayın çocukları analar yetiştirir. O analar ne oranda eğitimli ve nitelikli ise o oranda nitelikli bir çocuk ortaya çıkar. Bu erkek çocuk için de geçerlidir. Kuşkusuz eğitim ve nitelikli bireyler içinde de şiddete başvuranlar olur ama azınlıktadır.
Burada eğitim ve nitelik derken herkesin ODTÜ, Boğaziçi veya Sorbon mezunu olması gerektiğinden söz etmiyorum. Temel insani değerlerin (adalet duygusu, yalan söylememe, paylaşma vb) verilmesi çok önemlidir.
Genelde eğitimli kesim kendi çocukluk deneyimlerindeki kendilerine göre olumsuz tavırları çocuklarına yansıtmamaya çalışıyor.
Şunu unutmayalım insanları yükselten ve değerli kılan kendi yaptığı seçimlerdir. Temel insandır. Cinsiyetinizi, ebeveynlerinizi, doğduğunuz coğrafyayı, ırkınızı seçme şandınız yoktur. Dolayısıyla bu size bir ayrıcalık veya üstünlük sağlamaz. Üstünlüğü kaba kuvvetle değil, yaşamınızda önünüze çıkan yol ayrımlarında sağlıklı ve doğru seçimler yaparak sağlayabilirsiniz.
Bu güzel etkinlik için Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Bursa Şubesi ve Türk Metal Sendikası’nı kutluyorum.