Yakın tarihimizde yaşadığımız iki gün var ki onların travması, etkisi yıllar geçse de geçmeyecek. Onlardan biri yaşı 50 civarında diğeri de 10 yaşından büyük herkesin bileceği günler.
Onlardan ilki 28 Şubat…
Diğeri de 15 Temmuz kalkışması.
İkisinin de ortak özelliği darbe kılığında olması.
Biri post modern darbe, diğeri de aşikare bir kalkışma.
Biri kısmen başarılı oldu.
Diğeri de halkımız ve cesur yöneticilerimiz sayesinde püskürtüldü.
Her ikisinde de başrolde şanlı askeri üniformamızı kullanan onunla kamufle olanlar vardı.
Yine 28 Şubat’ta kamufle oldukları üniforma üzerlerinden yıllar sonra yargı kararıyla geri alındı.
15 Temmuz’da üniformayı kirletenler ise ihraç yolu ile orduyla ilişiğimiz kesildi.
O büyük şanlı peygamber ocağı olan Türk ordusu ebet müddet yaşayacaktır, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Dedik ya bu gün 28 Şubat…
28 Şubat’ta görünürde başarılı olanlar, bu başarının zaman içinde başarısızlığa dönüşmesi sonucu, o boşlukta gecikmeden (b) planına geçtiler.
Kısaca, 28 Şubat’ın nimetlerinden faydalananlar, onun gölgesinde beslenenler ardından 15 Temmuz kalkışmasını yapmaya kalktılar.
Bunlar bukelemun gibidirler.
Biraz daha açacak olursak;
Her dönem şirin gözükmek için gözleri boyarlar, her devrin insanları olurlar.
Hedefe gitmek için durakta otobüs beklemezler, hangi otobüs gelirse ona binerler.
İlk fırsatta otobüs şoförünü indirmek için harekete geçerler.
Bunlar, zaman zaman farklı karakterde kişiler olabilir.
Ama perde arkasındaki zihniyet her zaman ve görünmeyen el hep aynı.
Her ikisinin ya da diğer deyiş ile 28 Şubat’ın ve 15 Temmuz’un aktörlerinin ortak özelliği milletin değerleriyle çatışmaktır...
Biri aşikare çatışmıştır, diğeri de gizliden gizliye…
Dedik ya yazının başlığında ifade ettiğimiz gibi bugün 28 Şubat.
Üzerinden çeyrek asır geçti…
İşte 28 Şubat’ın ardından katsayı mağduru olan gençlerimiz, BÇG tarafından fişlenen insanlarımız, memuriyetten ihraçlar ve inançlarını yaşamak isteyenlerin yaşadığı durum hala gözümüzün önünden film şeridi gibi geçiyor.
İşte bu mağduriyetten bile faydalanmaya çalışan zihniyet bundan bile rant oluşturmak için beklemeden harekete geçmişler.
Muhafazakâr insanların iyi niyetini suiistimal ederek, devletin içerisinde habis kanser hücreleri gibi kılcal damarlarda senelerce beslenmek için her türlü enstrümanı kurmuşlar.
Önce, Allah adını kullanarak, dersane açmışlar, sonra halka şirin gözükmek adına yurtdışında okullar, bu okulları da halkın yardımlarıyla açmışlar. Okul girişine şanlı Türk Bayrağımızı ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün resim ve fotoğraflarını asarak insanımıza şirin gözükmeye çalışmışlar.
Bu yetmezmiş gibi halkın cebindeki paralara göz dikerek örgütün finansmanını sağlamak için
Sözde faizsiz finans sistemini kurmuşlar.
Bu yetmemiş adım başı okullar açarak burası imam hatip liseleri gibi diyerek dışı muhafazakar görünümlü insanlarımızın çocukları başta olmak üzere, tarama yaparak gözüne kestirdikleri zeki çocukları bu okullarda okutmuşlar.
Bu okulları ana okuldan başlayarak, üniversiteye kadar adım başı her yere kurmuşlar.
Üstüne üstelik bunlar yetmemiş, hastane kurmuşlar, kendi örümcek ağının içinde yakaladıkları ve düşürdükleri gençlerin beynini yıkayarak onları kuzu görünümlü bir hain hale getirmişler.
Bunları yaparken de devletin tüm imkânlarını kullanmışlar.
Hala onların yaşattığı maddi ve manevi travmaları bugün yaşıyoruz etkilerini hissediyoruz. Bir nesil uzun bir süre daha, yaşadığı sürece bu travmaları hissetmeye devam edecek.
Neticede bugün 28 Şubat…
Ama yüreğimiz hala buruk.
Gelecek için umutluyuz.
Bu burukluktan ders çıkartarak son söz olarak diyeceğimiz o dur ki Allah bu ülkeye bir daha 28 Şubat Post Modern darbesi, 15 Temmuz kalkışması gibi günleri yaşatmasın.