Seçime doğru “bubi tuzakları”

Yazının Giriş Tarihi: 30.12.2022 08:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.12.2022 03:57

Geçen bir yazımda Erdoğan’ın rakibi Amerika’dır demiştim.  Bunları söylerken slogan atmıyoruz. Kuruluşu 1900 tarihine uzanan Carnegie-Mellon Üniversitesinden siyaset bilimci Dov Levin, ABD gizli servisi CIA'nın 1946-2000 yılları arasında, dünyada 45 ülkede en az 81 kez' seçimlere doğrudan müdahale ettiğini belgelerle ortaya koyar

Bu müdahale sadece ABD’nin yörüngesinden çıkan, memnun olmadığı iktidarlar için yaptığı müdahaledir. Askeri darbe, rejim değişiklikleri kapsam dışında tutulmuştur.

Yapılan araştırmada Dov Levin CIA’nın seçimlere müdahale yollarını açıkladığı birkaç madde başlığını aktarıyorum.

Desteklenen tarafların seçim kampanyalarını finanse etmek,

Sahte bilgi veya kara-propagandanın yaygınlaştırılması, (Kara propaganda nedir? Dost bir kaynaktan geliyormuş gibi görünür ama gerçek tam tersidir.)

Rakip aday aleyhinde açıklamalar yapmak, bu yolla tehdit oluşturmak

(Dikkat ederseniz Erdoğan devamlı olarak tehdit edildik boyun eğmedik diyor)

Desteklenen aday lehinde açıklamalar yapmak, bu yolla oy potansiyelinin artmasını sağlamak. (Dikkat ederseniz sıkı fıkı ilişkilerle bu süreç yürütülüyor)

 “Akşener bir ayda dört ayrı defa ABD elçisiyle ne görüştü” diye yazmıştım. Medyaya yansıdığı şekilde önceki ABD elçisi David Michael Satterfield ile bir ayda dört kez görüşmüştü. Sanırım elçiye, David; ablasının sen Amerika’nın köylerinden misin? Yoksa içinden misin? O da abla ben doğma büyüme Baltimor’luyum yani içindenim diye cevap vermiştir. Demek ki; havadan sudan muhabbet, o zaman “havanın sislisinden insanın sinsisinden kork” sözüne takılmamak lâzım.

ABD zamanı gelince gizliliği kalkan belgeleri açıklıyor. Mesela İtalya seçimleri,

1948 yılında yapılan seçimleri Komünist Parti yerine Hıristiyan Demokrat Partinin kazanması için İtalya'daki işbirlikçilerine milyonlarca dolar destek sağlayan CIA, bu sayede ülkedeki seçimlerin kaderini belirledi. O süreçte aktif rol oynayan CIA ajanı Mark Wyatt, 1995 yılında ABD CNN kanalında "Elimizde çantalar dolusu para vardı, bu paraları belirli politikacılara ve onların seçim kampanyalarına aktarıyorduk" açıklamasını yapmıştı.

Cumhuriyetin 100. Yılı 2023, aynı zamanda seçim yılıdır. ABD ve batı bloğu, bu seçime en az kendi seçimleri kadar değer veriyorlar. Türkiye’yi tekrar yörüngelerine almak, peyk bir Türkiye için ellerinden geleni yapacaklar. Bu yolda Bubi tuzakları, kumpaslar, Kaoslar iç savaş çıkarmak onların uzmanlık alanıdır.

Şu anda muhalefet bileşenleri “Kara propaganda”  sergiliyorlar. Malum basına yansıyan 6 yaşındaki bir kız çocuğu ile ilgili iki sene önce mahkemeye intikal eden bir yargılama olayı var. Haberi yapanlar, devletin zamanında olaya müdahale ettiğini, kişiyi koruma altına aldığını vb yapılması gerekenlerin ilgili bakanlıklar tarafından yapıldığını yazmasına rağmen; Akşener siyasi rant devşirmek adına iktidarı suçlamaya kalkıyor ve “devletin koruyamadığından söz ediyor” İnsaf be insaf! Ama olayları çarpıtmayı huy mu edindi nedir?  İmamoğlu davasında da avukatı üç kez “reddi hâkim talebinde bulunmuştu”  hâkim sonuçta değişmiş. Karar sonrası

Sen kalk hâkimi değiştirdiler de. Şimdi buna ne demeli? Lâ havle çekmeli

Konumuza dönersek;

Taciz olayını kimse tasvip etmez CB Erdoğan “bunun ne İslami ne de insani” olmadığını belirtmiştir Nokta!. Sonuçta Türkiye’de mahkemeler vardır. Mahkeme kararını verir ve suçlular cezasını bulur. Devlet her ailenin içine bir polis dikemez

ve kimse insanların içini okuyamaz.  Devletin kanunları vardır ve devlet kanunlar çerçevesinde hareket eder. Bütün bunlar ortadayken CHP liderinin kadın vekillerle beraber Adalet Bakanlığına yürümesi “yalancı pehlivan peşrevinden öteye geçmeyen bir ucuzluktur”. Gittin madem Bakanla niçin görüşmedin? Bakan Bozdağ randevu isteseydi verilirdi dedi.

Bakanlığa kıçını dönüp beyanat vereceğine, aynı şeyleri bakanın makamında basın önünde konuşsaydın ya! Alacağın cevaplarla madara olmaktan mı korktun?

CB Erdoğan “çocuklara yönelik taciz, tecavüz, erken evlilik gibi hususlarda en önemli hukuki reformlar bizim dönemimizde hayata geçirilmiştir. Bay Kemal sen bunlardan anlamazsın. Böyle bir hassasiyetin yoktur. PKK’nın kaçırıp dağa götürdüğü, PKK liderlerinin her türlü istismarına maruz bıraktığı 12-13 yaşındaki kızlarımız için de aynı tepkiyi bekliyoruz.  Bu kızların gözü yaşlı anneleri acaba kaç kere ziyaret ettin? Yine bir siyasi partinin teşkilatlarında ve belediyelerinde yaşanan onlarca benzer istismar iddiasının üzerine de aynı kararlılıkla gitmenizi bekliyoruz. “ dedi. Bende diyorum ki, KK pişkindir o kızlar için tek laf etmez, edemez, ederse; HDP, PKK, Kandil kızar. Hepsi bir yana ABD kızar. Bu alan onun konuşamayacağı alandır. Çocuklara “cıs” denir ya, KK konuşursa Cıs yanar, yakarlar vallahi.

Böyle bir olay yaşandı ya bakın alesta bekleyenler nasıl saldırıya geçtiler.

Yıldız Teknik Üniversitesinden Uğur Kutay’ın “dini değerleri aşağılama suçu işlediği” gerekçesiyle hakkında düzenlenen şikâyet dilekçesi medyada yer almıştır. Özetle: Derste hadislerle dalga geçtiği, şehit ailelerini ve şahadet kavramına inanan kesimi nekrofili (cesetlere ilgi duyma) hastalığı ile bağdaştırdığı, Peygamberimiz hakkında, ''8 yaşında çocuğa sulanan sübyancı'' dediği belirtildi. Bu kişi Birgün gazetesindeki köşesinde, belli ki hukukçulardan teknik yardım alarak şikâyet konusu hakaret sözlerini inkâr ederek farklı yorumlarla savunma yapıyor ama öfkelendirdiği ve ötekileştirdiği milliyetçi muhafazakâr ve mütedeyyin kesimi inandıramaz. Kendi kendini kandırır o kadar. Bu kişinin ceza alıp almamasının çok önemi yoktur. Çünkü yapacağını yaptı, zehrini kustu dini değerleri aşağılamış, toplumu bölmüştür.

Cumhuriyet gazetesinin haberi veriş şekline bakınız

Gericilerden Uğur Kutay hakkında “ tekbir “li suç duyurusu

Bu kişilerin alnında gerici diye bir damga mı var? Tabi ki hayır! Cumhuriyet gazetesi niçin gerici diyor. Belli ki Tekbir (Allah’u Ekber- Allah en büyüktür) dedikleri için gerici diyor. İşte size seçime giderken kurulan bubi tuzakları: Peygambere hakaret eden ilerici, tekbir getiren gerici. Altı yaşında bir çocuğun istismarına herkes karşı duruyor. Burada toplumsal bir mutabakat vardır. Yaşanan bir çirkinliği bahane edip dine, dindara saldırı düşmanlığa tahriktir, inançları aşağılamadır. Toplumu bölmektir kamplaştırmaktır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursa Hakimiyet En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.