Cemil Meriç: Düşmanın teslim alamadığı tek kale kalmıştı: hafıza, yani dil. Bugünü düne bağlayan köprü uçurulmadıkça tarihten kopamazdık. “Kamus, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Kamusa uzanan el namusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız ihtilâli tek mukaddese saygı göstermiş: kamusa. ” (Cemil Meriç, Bu Ülke, s. 86)
Keza ne Lenin ne de Mao yaptıkları devrimlerde kamusa dokunmamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün mesleği askerlikti ve asıl olarak bu alanda temayüz etmişti. Dil konusunda en yakın çalışma elemanlarından Hikmet Bayur, Falih Rıfkı Atay, Ahmet Cevat Emre’nin hatıralarında anlattıklarına göre, “Atatürk bir dil uzmanı değildi. Bu sebepten dilci geçinenlerin etkisinde kalmıştı.” “Uydurukça Dil” den vazgeçerken, “Benden isteyenlerin isteklerini denedik, (tecrübe ettik) Tutmadı” diyerek bunların etkisinde kaldığını dile getirmiştir.
(Süleyman Kocabaş 4 Ağustos 2021 İstiklâl gazetesi)
F.R. Atay’da "Dili bir çıkmaza saplamışızdır" dediğini Çankaya adlı eserinde yazar.
A. Cevat Emre anlatıyor: “Bu uydurma dil bir müddet yazılarda tecrübe edildi, hatta böyle konuşmalar olurdu. Kâzım Dirik Paşa bu dili çıtır çıtır konuşurdu. Bir akşam sofrada, böyle konuştu, Gazi yüzüne baktı ve gülümsedi.”Birbirimizi anlayamaz olduk” buyurmuştu. O geceden itibaren özleştirmecilik, Gazi için iflas etmişti.
(A. Cevat Emre, Atatürk’ün İnkılâp Hedefi ve Tarih Tezi, İstanbul, 1956, s. 35 ve 52)
Atatürk dilde tabii hale dönmüştür. Zaten Nutuk’ta 20 bin civarında Arapça ve farsça kelime vardır.
Daha önceki bir yazımızda bahsetmiştim. Atılacak kelimelerin yerlerine yeni kelimeler bulunurken neler yaşanmış?
Falih Rıfkı Atay anlatmış, Çankaya’da Türkçe üzerine konuşuluyormuş. “Ticaret” kelimesi Arapça olduğu için Türkçe karşılık aranıyor. Bende etraftaki dalkavukların buldukları karşılıkları beğenmedim muhalefet etmekten de sıkıldım. Önümdeki kâğıda ( Arapça T ve Cim) harfleri yapıyordum. Paşa seslendi: “Ne yapıyorsun çocuk” bende gayri ihtiyari “T ve Cim harfleri yaptığımı belirtmek için TECİM yapıyorum” dedim. O zaman paşa, masaya vurarak dedi ki: Tamam “Ticaret” kelimesinin karşılığı bulunmuştur “tecim” Tüccar da “Tecimer”
(Metin Acıpayam 150 yıllık Türkçe kavgası 2.baskı S: 336)
(Can Kemal Özer Yenisöz 18.11.2015)
(Bu arada tecim kelimesinin “tecemek” ten geldiğini ispata çalışanlarda vardır)
Yaşı müsait çok kişi Ticarethane yerine “tecimevi” tabelası görmüştür.
Numan Aydoğan Ünal bir yazısında uydurukça dil için üç misal verir. Birini aşağıya aldım anlayan varsa beri gelsin. İTÜ’de bir doktora tezinin adı:
“Katlı Dizeylerin Çok Değişkenliği Yükseltilmiş Çarpımlar Üç Köşegencil Dizey Gösterilimi Yoluyla Ayrıştırımı: Kavramsal Taban ve Uygulayışlar”
Atatürk başlarda uydurukça dile destek vermişti. Türkiye ziyaretinde İsveç Veliahdı Prens Güstav Adolf şerefine Çankaya Köşkü’nde verilen ziyafette “Öz Türkçe” kelimelerle yaptığı konuşmanın bir bölümü.
Altes Ruayâl,
Bu gece, yüce konuklarımıza, Türkiye’ye uğur getirdiklerini söylerken duyduğum, tükel özgü bir kıvançtır. Avrupa’nın iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak baysak, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar; onlar bugün en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar; baysal utkusu
(Konuşmanın tamamı https://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/isvec-krali-ve-turkiye-isvec-iliskileri-hakkinda-konusma adresinden okunabilir
Prof. Dr. Musa Tosun: “1960’lı yıllarda hızlanan ve 1970’li yıllarda azgınlaşan uydurukça dil yapanların, o yıllarda moda “sol” düşünceleri ve “evrenselliği” savunmalarına rağmen; dilde “şovenist” olmaları ve sözde “Türkçecilik” yapmaları, bunların asıl maksatlarının “arı dil” veya “dilde yenileşme, Türkleşme” olmadığı, bu kelimelere düşmanlıklarının asıl sebebinin, bunların “Kur’anî” kaynaklı olmasıdır .” Esas maksatları ise yetişmekte olan yeni neslin, atalarının dilini anlayamaz ve onların kültürünü paylaşamaz hale getirilmesi olduğu açıktır.
Nitekim İsmet İnönü’de harf inkılâbının gayesini “ İnkılâbı'nın bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. Arap kültüründen koptuk” Arap kültürü dediği bal gibi İslam kültürüdür. İnönü Atatürk’ün vazgeçtiği uydurukça dile dönüş yaparak Hasan Ali Yücel ve Nurullah Ataç eliyle dilimizi hançerlemiştir.
Azerbaycan’ın dünyaca tanınmış yazarlarından Anar Rızayev dilimizin bozulması ile ilgili: “Bu ne yaman tezattır? Ben Yunus Emre divanını okuyup anlıyorum ama ön sözünü anlayamıyorum” demiştir.
Türkiye’de sol bu konuya ideolojik yaklaşmıştır. Çünkü sol dine karşı çok mesafeli durmuştur. Yukarıda Musa Tosun hoca tespitlerinde çok haklıdır. Türk solu Marx’ın “Din halkın afyonudur” sözünü “halkı uyutma aracı olarak gördüler” Bu konuda içlerinden Murat Belge şunu hatırlatır: Marx; o cümlesinin hemen arkasından dini, ezilenlerin çektikleri “acıları hafifleten” bir “ağrı kesici” gibi gördüğünü söyler. Özetle “afyon nitelemesi menfi değil müsbet nitelemedir”. Türkiye’de sol, dine karşı tavırlarında bu noktadan uzak kalmayı tercih etmiştir.
Bu yazıya bir dip not koymak gerekirse Tarihçi Mustafa Armağan’ın anlattığı bir konu
var: Aziz Nesin notlarını eski yazı ile tutardı.
Yazar C.Yakup Şimşek ise; Ölümünden iki sene önce Sivas'ta vuku bulan Madımak Oteli hâdisesine dâir tuttuğu notları da "eski yazı ile” tutmuştur ilavesini yapar.
Rahmetli Hasan Celâl Güzel, bir gün Kenan Evren'le bir aradayken Paşa’nın Osmanlı harfleriyle not aldığını görmüş ve sormuş:"Paşam, hani devrim kanunları? Siz nasıl böyle eski Türkçe yazarsınız?" Yüzü kıpkırmızı olan Evren demiş ki:
"Sayın Güzel, bu benim kolayıma geliyor..."
Aristo “Bir milletin ruhunu ve değerlerini yok etmek istiyorsanız, diline, hukukuna ve musikisine dokununuz” demiştir.
Mustafa Kemal Atatürk benzer şekilde yaşadığı tecrübe sonunda
“dilde ve musikide inkılâp (devrim) olmaz” ünlü sözünü söylemiştir.
teşekkürler kalemine sağlık Selam ve dua ile