Önceki gün komşu İran'da yapılan Cumhurbaşkanı seçimi, sonuçları itibariyle iyi okunmalı. Hasan Ruhani, 11'inci dönemde oturduğu koltuğunu korudu ve yeniden Cumhurbaşkanı seçilerek güven tazeledi. Açıkçası rakibi çok da güçlü bir isim değildi. Ilımlı kanadın lideri konumundaki Ruhani'ye karşı sahaya çıkan muhafazakarların adayı Reisi'nin vaat ettikleri, toplumun önemli bir bölümünde yansıma yaratsa da bütüne ulaşamadı.
Reisi, sonuçlar açıklandığında da Ruhani yanlılarının, hile yaptığı iddiasını gündeme getirdi. Ancak aradaki yaklaşık yüzde 20'lik fark, Ruhani cephesinin elini güçlendirmiş oldu. 4 yıl önceki seçimlere göre ciddi bir artışın yaşandığı katılım oranı, İran halkının demokratik sürece dahil olmaya ne kadar hevesli olduğunu gözler önüne serdi.
Yakın dönemde İran'ın iç ve dış siyasetine yön veren en önemli iki konu, Batı ile nükleer müzakereler ve Suriye krizinde oynadığı rol oldu. Ömür boyu devletin başında olacak olan dini lider Ayetullah Hamaney'in gölgesinde Ruhani, ilk döneminde birçok ilke imza attı. Batı ülkeleriyle oturulan nükleer çalışmalarla ilgili masadan anlaşmayla kalkılması, sadece bölgede değil küresel zeminde İran'ın etki alanını genişleten bir hamle oldu. Her ne kadar muhafazakar kesim, buna soğuk baksa da nükleer anlaşma İran'da reformların da tetikleyicisi oldu.
Bir başka önemli gündem maddesi ise Ruhani'nin ilk dönemi içerisinde dönemin ABD Başkanı Barack Obama ile telefon görüşmesi yapması oldu. Bu uzun yıllardır olmayan bir şeydi ve Ruhani, bu adımıyla da tarihe geçti.
1979 İran İslam Devrimi'nde önemli görevler üstlenen ve yıllar içerisinde İran-Irak Savaşı dahil pek çok zorlu dönemde kritik görevler üstlenen Ruhani, belli sınırlar içerisinde ve Hamaney'in gölgesinde birçok ilke ikinci döneminde de imza atmak isteyecektir. Ancak İran'ın derin devleti ve muhafazakar kanadın acımasız eleştirilerinin yanı sıra rejim karşıtlarının tavrı, Ruhani'nin önündeki en önemli engeller olacaktır.
Bir türlü istenen noktaya gelmeyen Türkiye-İran ilişkileri için Ruhani'nin nasıl bir yaklaşım içinde olacağı henüz bilinmiyor. Ancak bölgenin iki büyük gücünün böylesi zor bir dönemde kuracakları ilişkinin seyri, küresel dengeleri de etkileyecek boyuttadır. Son yıllarda ülkemize gelen İranlı turist sayısının ciddi oranda artması ve Batı ile nükleer anlaşma sonrası pek çok Türk iş- adamının İran'da yatırıma girişmesi, gelecek adına umut verici. İran halkının çoğunluğu, daha fazla reform ve yaşam standartlarının artmasını istiyor. Bu talep, imrenerek baktıkları Türkiye ile ülkelerinin yakın temasta olmasını kaçınılmaz kılıyor.