Şimdi, nasıl sonuçlanacağını göreceğiz... Elbette çok yönlü yorumlanabilir.
Tarih demişken, dün cezaevi ve yasaklı döneme tanıklık etmiş, özneleriyle birebir konuşmuş bir gazeteci olarak hatırlatmakta fayda var. Siyasette Déjà Vu yaşanıyor sanki !
İlki, 1994 yerel seçimlerinde %25,19 oy oranı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Siirt’te okuduğu bir şiir nedeniyle 26 Mart 1999'da girdiği cezaevinde 4 ay kalmasıydı. Siyasi yasağının kalkmasının ardından 2003'te ara seçimle Siirt milletvekili olarak Meclis’e girmişti.
Cezaevine girmeden hemen önce, Gemlik dönüşü AK Partili eski milletvekillerinden Altan Karapaşoğlu ile gelip yayınıma katılmıştı. O dönemin siyasetinden çok tepki görmüştüm "Niye konuştum?" diye… Tam 26 yıl öncesi…
Diğeri ise yine Erdoğan'ın yasaklı olduğu dönemdeki Avrupa turu. Kendisi ve ekibinden iki gün önce ben, Strasbourg’da dönemin Avrupa Parlamentosu Başkanı Pat Cox ile özel bir röportaj yapmıştım. Daha önce farklı bir konuda bundan bahsetmiştim yazımda. Tekrara düşeceğim ama önemli…Erdoğan ve Babacan, beraberindekilerle Brüksel’deydi. Avrupa Parlamentosu Başkanına açıkça sordum: "Ne söyleyeceksiniz Erdoğan’a?"
Başkan çok net konuştu: "Leyla Zana’nın özgürlüğünü… Gelip ödülünü alsın."
Ben aynı gün Brüksel’e döndüm, Erdoğan’ın toplantısını izledim. Orada Babacan ve gazetecilerle sohbet ederken durumu anlattığımda Nazlı Ilıcak öfkeyle tepki göstermişti..."Tayyip Bey’in özgürlüğü ne olacak peki?"
Dedim ki: "Bana değil, gittiğinizde Cox’a söylersiniz."
Rahmetli Mehmet Ali Birand, benden notları aldıktan sonra Türkiye’de “Zana’ya özgürlük” başlıkları ve yorumları başlamıştı bile. Bunu Avrupa Parlamentosu Başkanı ilk kez bana söylemişti. İşte o günlerden bugünlere geldik.
6 Aralık 1997'de Siirt’te düzenlenen bir açık hava toplantısında yaptığı konuşmada kullandığı ifadeler nedeniyle "halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" gerekçesiyle 10 ay hapis cezasına çarptırılan
Erdoğan’dan…
19 Mart 2025'te "suç örgütü yöneticisi olmak", "suç örgütüne üye olmak", "irtikap", "rüşvet", "nitelikli dolandırıcılık", "kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek" ve "ihaleye fesat karıştırmak" ile suçlanan İmamoğlu’na… Elbette kararı yargı verecek.
Daha önce de yazmıştım: İmamoğlu’na yasak yeni bir kahraman doğurur. Türkiye ittifak'ı düşüncesini geliştirebilir. Tabii ki iktidarın ve ana muhalefetin bu süreci nasıl yöneteceğine bakmak gerek. Çok sular akacak. Ancak hem siyasete hem de sisteme karşı ciddi bir güvensizlik hâkim..
Hele ki Trump hamleleriyle Türkiye’ye yakınlaşmış gibi görünen Avrupa’ya bugün ne diyeceğiz?
Onların ilk söyleyeceği şey, Zana örneğinde ki gibi…
"İmamoğlu’na özgürlük" olacak…
Özetle.. Erdoğan’dan İmamoğlu sürecine baktığımızda...
“Tarih Bir Kez Daha Hapiste mi Yazılacak?" ne dersiniz?