Benim var.
Dilek Yavaş, İrem Özbay, Aslı Acar, Berrak Erkan, Olgu Şeker ve Pınar Tekir Doğan’dan oluşan briç kadın milli takımı Buenos Aires’te düzenlenen 16’ncı Dünya Şampiyonası’nda Türk bayrağını göndere çektirdiler, İstiklal Marşını okuttular.
Bu şampiyonluk, ‘Filenin Sultanları’ndan sonra Türkiye’ye takım sporlarında kazandırılmış en büyük başarı.
Ve dikkat buyurun yine kadınlar.
Yine bu ülkenin gururu oldular.
Bu kadınlar, daha önce de iki kez dünya ikincisi olmuşlardı.
2022’de, 2023’te ve akabinde 2024’te dünya birinciliği geldi.
Şekilde görüldüğü gibi dünya bricinin zirvesine son 3 yılda resmen bayrak dikilmiş, kürsüye ambargo konmuş.
Peş peşe iki kez dünya ikincisi olmak, bu başarının tesadüfen değil, arkadan esen rüzgar sayesinde olmadığının zaten yeterli kanıtıydı.
Ardından gelen birincilik, Türk kadınlarının dünya bricini önümüzdeki yıllarda da domine edeceğinin en büyük göstergesi.
İşin enteresan tarafı, bizim kızların adım adım finale geldikleri sırada, ‘karışık ikili’ kategorisinde, yani bir kadın ve bir erkekten oluşan ‘ikili takım’ şampiyonasında da Hatice Özgür ve Süleyman Kolata’nın hem de açık ara, eze eze, göstere göstere dünya şampiyonu olmalarıydı.
Buyurun size, ülkenin gururu bir kadın daha!
Bir an için gözlerimizi kısıp kupa töreni sırasında Arjantin’de Buenos Aires’te olduğumuzu hayal edelim.
Kürsüye önce bizim kızlar geliyor alıyor kupalarını bayrak gönderde ve milli marşımız söyleniyor.
Arkasından Süleyman Kolata ve Hatice Özgür geliyor kürsünün en tepesine ve bir milli marş daha.
(Yedi düvele İstiklal Marşımızı ezberlettik desek abartı olmaz herhalde.)
Yatıp- kalkıp 3 büyük kulübün dertlerini konuşmayı spor sandığımız bu tuhaf ve güzel ülkenin bu başarıya ne kadar değer vereceği elbette tartışmalı.
Ama dedim ya, bir an için gözlerinizi kısıp o an o törende olduğunuzu hayal edin. Onlarca ülkenin sporcu kafilesi nasıl bir Türkiye tasavvur etmiştir acaba?
Artık hiçbiri ‘siz deveye mi biniyorsunuz?’ veya ‘sizde kadınlar sokağa çıkabiliyor mu?’ falan gibi saçmalıkları aklının ucuna bile getirmez herhalde.
Bu başarının getirildiği ülke, kadın ve çocuk cinayetleriyle anılan, ekonomide bir türlü belini doğrultamayan, eğitimde sağlıkta bir türlü düzen oturtamayan, çalışma hayatı sorunlu, insan haklarında, demokraside problemleri olan, hukuk alanı çok tartışmalı bir memleket.
Bu çerçevede bende oluşan duygu, bu başarıların kat be kat daha değerli, daha anlamlı olduğu.
Bir tür adanmışlık olmasa, gece gündüz çalışılmasa, başka şeylerden vazgeçilmese, özveri gösterilmese, azmedilmese asla başarı gelmez.
Lütfen kimse küçümsemeye kalkmasın, ‘oturup kağıt oynuyorlar neticede’ pespayeliğiyle olaya yaklaşmasın.
Briç bir akıl oyunu, zihin sporu.
Mantık, matematik, psikoloji bilmeyen, analitik düşünemeyen, strateji geliştirmeyenlerin uzun vadede başarılı olma ihtimali sıfır.
Böyle söylüyorum diye gözünüz korkmasın.
Yaş sınırı olmaksızın herkes kolaylıkla öğrenebilir ve oynayabilir.
(Bu kadarcık aklımla ben bile oynayabildiğime göre..)