Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Genel Merkez'de yapılan Aylık Olağan İl Başkanları Toplantısı öncesi düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Erbakan, asgari ücretin en az 35 bin olması gerektiğini de ifade etti.
"ÜLKEMİZ ADETA BİR KORKU FİLMİ SETİ HALİNE GELDİ"
Fatih Erbakan, şu ifadelere yer verdi:
Bugün ülkemiz adeta bir korku filmi seti haline gelmiştir. Bu filmde, sokak ortasında işlenen vahşi cinayetlerden, Yenidoğan bebek katliamına ve hatta bebek katilinin Meclis’e davet edilmesine kadar her türlü kan donduran gelişme yer almaktadır. Bu tablo karşısında İktidar, sanki muhalefetteymiş gibi şikayet edip durmaktadır. Milyonlarca vatandaş yoğun bir güven bunalımı içindedir. Milletimiz caddelerde, sokaklarda hatta hastanelerde kendilerinin veya evlatlarının başlarına nelerin geleceğinden endişe etmektedir. Ciddi bir güven problemi yaşamaktadırlar. Marketten aldıkları bir gıda ürünüyle veya bir restoranda yedikleri yemekle ilgili endişe duymaktadırlar. Ciddi bir güven problemi yaşamaktadırlar. İçinde domuz eti mi var? Kanserojen mi? Hijyenik değil mi? Milyonlarca gencimiz geleceğine güven duyamıyor. Okulumdan mezun olsam bile iş bulabilecek miyim, iş bulsam bile açlık sınırının yoksulluk sınırının altında gelirle yaşamımı nasıl sürdürürüm?
"ZARARLI MADDE KULLANIMI KORKUNÇ BOYUTLARA ULAŞMIŞTIR"
Zararlı madde kullanımının çocuk yaşlara kadar düştüğünü ve korkunç boyutlara ulaştığını söyleyen Erbakan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Anayasanın 58. maddesinde 'Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır' hükmü yer almaktadır. Ancak maalesef Anayasa’nın böylesine açık bir hükmü bile gerektiği gibi uygulanmamaktadır. Bunların neticesi olarak, zararlı madde kullanımı maalesef çocuk yaşlara kadar düşmüş ve korkunç boyutlarda yaygınlaşmıştır. Öylesine yaygınlaştı ki Şanlıurfa’nın belli bölgelerinde neredeyse her hanede bir bağımlı bulunuyor. Bunun için uyuşturucu ile mücadelenin daha etkili yapılması, cezaların caydırıcı hale getirilmesi şarttır. Kasten adam öldürme suçuna idam cezası getirilmesi, uyuşturucu ile ilgili suçlarda cezaların ağırlaştırılması, uyuşturucu ile mücadelede torbacı kuryeler değil baronların yakalanması, ceza-infaz kanunu düzenlenerek 30 tane suç kaydı olan insanların ortada dolaşmasının engellenmesi şarttır."
"2025 YILI BÜTÇE AÇIĞI 2 TRİLYON"
Meclis'te görüşmelerine başlanan 2025 yılı bütçesini değerlendiren Erbakan şunları söyledi:
"2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 14,6 trilyon lira olup, bütçe gelirleri ise 12,67 trilyon liradır. Aradaki fark yani bütçe açığı ise 1,93 trilyon lira olup, bu açığın iç ve dış borçlanma ile karşılanacağı ifade edilmiştir. Yani 2024’te olduğu gibi 2025’te de yaklaşık 2 trilyon TL’lik açık ve doğal olarak borçlanma var. Dünya üzerinde tüm ülkeler borçlanmakta ve bunun karşılığında faiz ödemektedir. Evet doğru ancak, diğer ülkelerin borçlanması, Türkiye’deki duruma örnek gösterilemez çünkü geçen sene yani 2024 yılında hükümetin ödeyeceği 2,26 trilyon lira tutarındaki iç ve dış borcun yüzde 98,5’i yani neredeyse tamamı yeni yapılan yüksek faizli iç borçlanma ile ödenecektir. Yani hükümet borcunun tamamını yeni borçlarla kapatmaktadır. Bu yetmezmiş gibi, 10 milyar dolarlık vadesi gelmiş borcu çok yüksek faiz taahhüdünde bulunarak 8-10 yıl sonrasına ötelemiştir. Yani ödeyemeyecek durumda olduğu borçları söz konusu olmuştur.
"HÜKÜMET HER VATANDAŞIN SIRTINA 113 BİN LİRA FAİZ BORCU YÜKLÜYOR"
2024 yılında yapılan 1,3 trilyon lira faiz ödemesi, 2025 yılında yüzde 50 artışla 1,95 trilyon liraya yükseliyor. Bu rakam, 2025 yılı bütçe açığına denk bir rakamdır. Diğer bir ifadeyle, eğer bu faiz ödemeleri olmasa, denk bütçe oluşturulabileceği görülmektedir. Bu faiz ödemesini 5 kişilik bir aile için hesap ederseniz; Bir aile aylık 9 bin 428 lira, yıllık ise 113 bin 135 lira faiz ödemiş olacaktır. 2023 ve 2024 yılını ağır vergiler altında ezilerek geçiren vatandaşımız, maalesef 2025 yılını da aynı şekilde geçirecektir. İşte görüyoruz, bütçe harcamaları yüzde 32,7 artarken, vergiler yüzde 50 oranında artıyor. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın; 14 Mayıs Genel Seçimlerinin ve 31 Mart Yerel Seçimlerinin hemen öncesinde “vatandaşımıza yeni yükler getirmeyeceğiz” sözünü vermesine rağmen, önce 2023 yılına ek bütçe ekleyerek 2 kat fazla vergi toplamış, 2024 yılında da aynı yaklaşımını sürdürerek vergileri yüzde 200’lere varan artışla toplama yoluna gitmiştir. Bu yıl da israfın, imtiyazlılara yapılacak kıyakların, faiz yükünün dar ve sabit gelirli vatandaşlara yükleneceğini ifade ediyor."
"MALİYE BAKANI ŞİMŞEK VATANDAŞA DEĞİL İMTİYAZLILARA MÜJDE VERMEKTEDİR"
2025 yılı beklenen enflasyon oranını açıklayan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yaptığı açıklamaya da tepki gösteren Erbakan, bütçeye göre 2025 yılının imtiyazlılara müjde olacağını belirterek şöyle devam etti:
"2025 yılı beklenen enflasyon oranı OVP’de yüzde 17,5 olarak belirlenmiş olmasına rağmen, vergiler ve ödenecek borç faizi yüzde 50 oranında artırılmaktadır. 2025 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifine göre; muaf tutularak tahsil edilmeyecek vergiler 2025 yılında 3 trilyon liradır. Bunun 1,41 trilyon lirasını Gelir Vergisi, 701 milyar lirasını Kurumlar Vergisi, oluşturuyor, yani imtiyazlılara 2,1 Trilyon TL kıyak. 2024’te 1,65 Trilyon TL idi. Görünen odur ki, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek “2025 yılı, 2024 yılından, 2026 yılı ise 2025 yılında daha iyi olacak” sözünü, vatandaşımıza değil imtiyazlı holdinglere bir müjde olarak söylemiştir. Hükümeti bu vesile ile uyarıyoruz. Derhal bu yanlış ve vatandaş aleyhine olan anlayışından vazgeçmeli, önce imtiyazlılar yerine önce millet anlayışını benimsemelidir. Vatandaşın ne cebinde delikli bir Kuruş ne de gönlünde sabır kalmamıştır. Açık açık ifade ediyoruz. Milletimizin dayanacak gücü ve dermanı kalmamıştır. Bu sebeple, 2025 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifi yerine önce millet anlayışını benimseyen yeni bir bütçe TBMM’ye getirilmelidir."
"ASGARİ ÜCRET EN AZ 35 BİN LİRA OLMALI"
Konuşmasının sonunda basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Erbakan, ‘asgari ücret size göre ne kadar olmalı’ sorusuna şu yanıtı verdi:
"Sayın Özgür Özel'in asgari ücret ile ilgili söylediği rakamı 5 bin lira daha arttırarak bir 35 bin lira demiştik. Bunu da şuna göre söyledik. İki asgari ücret alan bir hane en azından yoksulluk sınırında bir gelire sahip olsun. Çünkü yoksulluk sınırının bugün 70 bin lira olmuş. İki asgari ücret bir haneye girdiği zaman en azından yoksulluktan kurtulsunlar, bu sınıra gelebilsinler. 194 milyar müteahhitlere yapılacak ödemenin en az yarısı fazladan yapılan bir ödeme. Bu sayıştay raporlarında da var. Nasıl paranın fazladan aktarıldığını, nasıl usulsüzlükler olduğunu ifade ediliyor. Bununla beraber şu vergi muafiyetleri, 2,1 trilyon lira, 60 milyar dolar 8-10 tane holdinge vergi muafiyeti yapacağımıza bunu millete verelim. Asgari ücreti tabii ki işveren ödüyor ama bu imkanlarla işverene destek sağlayalım ki o da bu 35 bin liralık asgari ücretin altında ezilmesin. Dolayısıyla biz de tabii Yeniden Refah Partisi olarak yüzde 20-25’lik bir artışın daha hemen şubat ayında, mart ayında yine açlık sınırının altında kalacağını ifade ediyoruz. Asgari ücretin en azından 35 bin lira seviyesine gelmesi gerektiğini söylüyoruz. Bunun mantığı da iki asgari ücretin en azından yoksulluk sınırı seviyesine gelmesidir. Tabii aynı zamanda 12 bin 500 lirada kalmış olan emeklilerimizin de durumunun iyileştirilmesi ve her zaman söylediğimiz gibi emekli maaşının da en azından asgari ücret seviyesine getirilmesi lazım."
"KAYYUM ATANMASI DOĞRU BİR KARAR DEĞİL"
CHP Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in yerine kayyum atanmasına ilişkin de konuşan Erbakan, "Tabii Türkiye'de yıllardan beri yaşadığımız hukuki süreçler ortada. İktidar kanadı bu durumla ilgili ‘elimde çok ciddi deliller var’ diyor. CHP, bunun bir siyasi süreç olduğunu söylüyor. Tabii Türkiye’de yıllardan beri yaşadığımız hukuki süreçler, adalet kurumuna güvenin sarsılmış olması dolayısıyla bizim de içimiz rahat değil. İktidarın söylediklerinin doğru olmasını temenni ediyoruz. Siyasi bir süreç değil hukuki bir süreç olmasını temenni ediyoruz. Kayyum atanması yerine belediye meclisinin görevlendireceği belediye başkan vekilinin bu görevi yapması gerektiğini de ifade ediyoruz" dedi.