Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki gelişmelerin dışında kalmayacağını vurgulayan Erdoğan, “Yok öyle yağma. Bundan sonra sahada göze göz, dişe diş mücadele vereceğiz, bize pençesini çıkaranın tırnaklarını sökeriz. Şayet bir bedeli varsa onu da ödeyeceğiz” dedi.
Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
https://www.bursahakimiyet.com.tr
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Onlar on binlerce kilometre öteden gelip Irak’ta, Suriye’de söz sahibi olacak, Türkiye ise sınırlarında böyle bir mücadele söz sahibi olmayacak. Yok öyle yağma. Bu tezgâh eski Türkiye’de işleyebilirdi, ama bugünkü Türkiye’nin böyle bir durumu kabul edebilmesi mümkün değildir” dedi. Erdoğan, “Bundan sonra gerekirse sahada göze göz, dişe diş mücadele vererek, gerekirse diplomasi masasına yumruğumuzu indirerek bu milletin hakkını, hukukunu, geleceğini koruyacağız. Şayet bunun bir bedeli varsa onu da ödeyeceğiz. Biliyoruz ki bu bedeli göze almazsak yarın çok daha büyüğünü önümüze koyacaklar” dedi. Erdoğan, dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki muhtarlar toplantısında şu mesajları verdi:
MİSAK-I MİLLİ MESAJLARI: Şimdi biz tarihi, hukuki haklar deyince, Lozan deyince birileri çıkıyor, ‘sizin Irak’ın ve Suriye’nin topraklarında gözünüz mü var?’ diyor. Erdoğan bir Misak-ı Milli dedi, ortalığı karıştırdı. Yahu ben demedim, tarih böyle kaydetti. Tarihin kaydına girmiş böyle bir gerçeği unutacak mıyız? Bunları konuşmayacak mıyız? Bizim hiçbir ülkenin topraklarında gözümüz yok. Tam tersine biz bu ülkelerin topraklarında gözü olanlara, bu ülkelerde yaşayan kardeşlerimizi etnik ve mezhep esaslı ayrıştırmalarla yeni çatışmalara sürüklemek isteyenlere karşıyız. Bizim fiziki sınırlarımız başkadır, ama gönül sınırlarımız bambaşkadır.
MÜNBİÇ’İ TEMİZLEMEKTE KARARLIYIZ: Türkiye, Irak’ta ve Suriye’de yaşanan her gelişmenin içinde mutlaka yer alacaktır. Suriye’de varız. ÖSO mensuplarıyla birlikte Cerablus’tan başladık, Rai’den, Dabık’a indik, şimdi sırada El Bab var. Biz DEAŞ, PYD, YPG terör örgütleriyle bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Hatta en kısa sürede Münbiç’i PYD terör örgütünde temizlemekte kararlıyız. Ya çıkacaklar, terk edecekler, Fırat’ın ötesine, doğuya gidecekler, gitmedikleri taktirde gereğini yapacağız... Bakınız Kilis’ten Kırıkhan’a doğru uzanan bölgeden ülkemize yönelik tehditleri bertaraf etmek için gerekirse orayı da terör örgütlerinden temizlemeyi gündemimize aldık, alıyoruz. O bölgeden gelen teröristlerin ülkemizde eylem yapıp Suriye’ye kaçmasına göz mü yumacağız? Bu mesele bizim için bir beka meselesidir..
MEZHEP SAVAŞINA RIZA GÖSTERMEYİZ: Diğer yandan Irak’ta da daha etkin şekilde var olmayı sürdüreceğiz. Musul’daki, Kerkük’teki kardeşlerimizi yalnız bırakamayız. Irak’ın göz göre göre bir mezhep savaşına itilmesine rıza göstermeyeceğiz. DEAŞ, İslam’ın Sünnilik yorumunu istismar ederek Müslümanları katletmiştir. Şimdi de Irak’ta Şiilik yorumunun istismarı üzerinden yine Müslümanları katledecek başka terör örgütleri sahaya sürülmeye çalışılıyor. Biz işte bu oyunu bozmak için mücadele ediyoruz.
YOK ÖYLE YAĞMA: Türkiye, hem Suriye’de hem Irak’ta etkin bir şekilde var olmak için geçerli her türlü gerekçeye sahiptir. Buna rağmen sürekli ithamlara maruz kalıyor, sürekli engellenmeye çalışılıyoruz. Onlar binlerce, on binlerce kilometre öteden gelip Irak’ta, Suriye’de söz sahibi olacak, Türkiye ise sınırdaşlarında böyle bir mücadele söz sahibi olmayacak. Böyle bir şey olabilir mi? Yok öyle yağma. Bu tezgâh eski Türkiye’de işleyebilirdi, ama bugünkü Türkiye’nin böyle bir durumu kabul edebilmesi mümkün değildir.
BEDELİNİ ÖDERİZ: Bundan sonra gerekirse sahada göze göz, dişe diş mücadele vererek, gerekirse diplomasi masasına yumruğumuzu indirerek bu milletin hakkını, hukukunu geleceğini koruyacağız. Şayet bunun bir bedeli varsa onu da ödeyeceğiz. Biliyoruz ki bu bedeli göze almazsak yarın çok daha büyüğünü önümüze koyacaklar.
TIRNAKLARINI SÖKERİZ: Irak ve Suriye meselesi başkaları için enerji, petrol, bölgesel çıkar, etkinlik alanını genişletme meselesi olabilir. Bizim için bu mesele, hayat-memat meselesidir. Yolumuz çıkanlara tavsiyem şu, konuyu bu pencereden bir kez daha değerlendirmeleridir... Bizim hiç kimseye karşı husumetimiz, ön yargımız, kompleksimiz yok. Bize dost elini uzatan herkesin elini tutarız. Bize pençesini çıkaranların tırnakların sökmekten de çekinmeyiz. Biz dostlukları çoğaltmanın, husumetleri azaltmanın peşindeyiz.
‘Mağduriyet edebiyatı’ Son zamanlarda bir mağduriyet edebiyatıdır gidiyor. Şu anda tutuklu olanlar mağdurmuş. İçlerinde istisnai olarak bazı mağdur olanlar olabilir. Asıl mağdurlar 246 şehidimizin ailesi, 2 bin 194 gazimizin aileleri. Kim ki FETÖ mensupları sebebiyle mağduriyet edebiyatı yapıyorsa kusura bakmasınlar. Karısına, kocasına, evladına sahip olma, ondan sonra içeri girince evladım mağdur, benim kızım mağdur. Himmet toplantılarında bunca parayı toplayacaksın, bir yerlere boca edeceksin, mağdur, ne mağduru ya! İhanet şebekesi biraraya gelecek bu ülkenin Cumhurbaşkanına küfretmeye varıncaya kadar her şeyi söyleyecek ve orada bunlar alkışlanacak, alkış yapanlar mağdur. Nasıl mağdur oluyor? Kim ki bu mağduriyet edebiyatını yapanların yanında yer alıyorsa çok ciddi bir sıkıntı içindedir.
‘Muhatap almam’ 53 Kürt kardeşimizin şehit edilmesinin ardında da ‘sokağa çıkın’ çağrısı yatmaktadır. Ölenler, Kürt kardeşlerimizdi. Öldüren? Onlar da Kürt’tü. Hani bunlar Kürtlerin temsilcisiydi? Nasıl temsilci bunlar? Bunları hep yaşadık, hep gördük. Devlet ve millet olarak o tarihten beri örgütü de, güdümündeki siyasi kurumları da muhatap almıyoruz. Hiçbir zaman almadım, almam, almayacağım da. Bizim muhatabımız artık doğrudan terörle ve terör örgütü ile bağı olmayan bölge insanıdır, onları temsil edenlerdir.. Bütün muhtar kardeşlerim de buna böyle bakmalı. Eğer böyle bakmazsanız, kusura bakmayın.