15 Temmuz gazisi, sırtında taşıyarak canını kurtaran kişiye yıllar sonra ulaştı

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde helikopterden açılan ateş sonucu yaralanan, vücudunda halen 21 şarapnel parçası bulunan 30 yaşındaki Abdurrahman Kafkas, 15 Temmuz gecesi kendisini sırtında taşıyıp durdurduğu araçla hastaneye götürerek hayatını kurtaran kişiye 8 yıl sonra ulaştı.

Haber Giriş Tarihi: 18.07.2024 14:11
Haber Güncellenme Tarihi: 18.07.2024 14:11

Darbe girişimi sırasında, ağabeyini ziyaret için bulunduğu Ankara'da, televizyonda izlediği haberler üzerine Beştepe'ye gidip tankları engellemeye çalışırken yaralanan gazi Kafkas, sadece ismini "Harun" olarak hatırladığı kişiyi yıllarca aradı.

"Kahramanı"nı bulmak için olayın yaşandığı bölgedeki işletmelerden kamera kayıtlarını talep eden, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) durumu yazan Kafkas, aradan geçen sürede bir sonuç elde edemedi.

Kafkas, ümidini kestiği sırada sosyal medyadan gelen bir mesajla kendisini sırtında taşıyan Harun Yıldız'a ulaşmayı başardı. Antalya'da yaşayan Harun Yıldız ile telefonla görüntülü görüşen Kafkas, duygusal anlar yaşadı.

Vücudunda 21 şarapnel parçası bulunan Kafkas, "ağabeyim" dediği, yaralı halde hastaneye götürürken kendinden geçmemesi için uğraşan, doktorlar gelene kadar başında bekleyen Yıldız ile en yakın zamanda bir araya gelmeyi planlıyor.

- "UYARI YAPMADAN HAVAYA ATEŞ AÇMAYA BAŞLADILAR"

Abdurrahman Kafkas, AA muhabirine, 15 Temmuz 2016'da ağabeyini ziyaret için Ankara'da olduğunu, akşam yemeğini yedikten sonra darbe girişimi haberini televizyonda izlediğini anlattı.

Ağabeyinin hemen abdest alıp dışarıya çıkmak için hazırlandığını belirten Kafkas, beraber AK Parti Genel Merkezi önüne gittiklerini kaydetti.

Genel Merkezin önündeki kalabalığa karıştıklarını dile getiren Kafkas, "Külliye tarafından bir beyefendinin bize doğru koştuğunu gördük. 'Tanklar Külliye'ye girmek üzere. Yetişin Allah rızası için.' dedi. Biz de bunu duyduktan sonra yaklaşık 30-40 kişi Külliye'ye doğru hareket etmeye başladık. Etrafımızdaki kişileri tanımıyoruz, garip bir ortam. Sonucunda ne olabileceğini bilmiyoruz. Hep beraber tekbirlerle beraber koştuk. Kavşakta polisler bizi durdurdu, 'Tehlikeli bölgeye geçiş yapıyorsunuz, sakıncalı.' dediler. Çok şükür kimse polisleri dinlemedi ve biz Külliye'ye yöneldiğimizde karşımızda 3 zırhlı araç gördük. Bizi gördüklerinde hiçbir şekilde uyarı yapmadan havaya ateş açmaya başladılar." diye konuştu.

- "VURULDUĞUMU ANLAMADIM"

Yaşananların cep telefonuyla video kaydını almak istediği sırada helikopterden ateş açıldığını ifade eden Kafkas, şöyle devam etti:

"Helikopter bulunduğumuz yeri tarayarak, bizleri oradan uzaklaştırmaya çalıştı. Bu esnada 5 şehit, 36 yaralımız vardı. Gözlerimiz, hiçbir faninin görmemesi gereken görüntüler gördü o meydanda. Allah, bu devlete ve millete bu şekilde acılar yaşatmasın. Çok ağır bir görüntü oldu gözlerimizin önünde. Ben de bu esnada vurulduğumu anlamadım. Olay yerinden biraz uzaklaştım. Değişik bir durum içerisindeyim. Bir ağabeye seslendim, 'Bende bir şey var mı?' dedim. O konuşmaya çalışırken ağzından kan aktığını gördüm. Bir panik durumu oldu; yerde yatanlar var, sesler kesildi, savaş alanı. Aşağı doğru koşmaya başladım. Koşarken bacaklarımı hissetmedim. Kaldırıma oturdum. Ağabeyimi aramak istedim. Telefonumu cebimden çıkardığımda ekranın kan olduğunu gördüm. Kullanamadım telefonumu. Vurulduğumu anladım. Bacaklarıma baktığımda kanlar akıyordu."

Kafkas, o esnada arkasından geçen birine "Bana yardım eder misin? Kalkamıyorum." diye seslendiğini aktararak "Sağ olsun, yanıma geldi. Bacaklarıma baktı. Tişörtümü çıkardık, yırtmaya çalıştık ama yırtamadık. Sağ bacağımın arkasında çok büyük bir yara vardı. Orayı tampon yaparak beni oradan uzaklaştırmaya çalıştı. Yaklaşık 100 metre sırtında taşıdı beni. Sonra beni Külliye'nin duvarının önüne oturttu, 'Bekle, araba bulup geleceğim.' dedi. Yolun karşısından bir araç durdurmuş ve 3 kişi gelip beni hastaneye ulaştırdılar." ifadesini kullandı.

- "ALLAH DENK GETİRDİ BİZİ BİRBİRİMİZE"

Kafkas, ismini "Harun" diye hatırladığı bu kişinin arabada kendinden geçmemesi için çaba harcadığını, hastanede doktorlar gelene kadar başında beklediğini anlattı.

O günden beri hayatını kurtaran kişiye ulaşmaya çalıştığını belirten Kafkas, olayın yaşandığı bölgedeki işletmelerden kamera kayıtlarını istediğini, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) durumu ilettiğini, yapılan röportajlarda da bu kişiye ulaşmak istediğini aktardığını dile getirdi.

Çabalarının kısa süre öncesine kadar sonuçsuz kaldığını aktaran Kafkas, şunları kaydetti:

"Bir akşam sosyal medyadan takip isteği ve mesaj geldi. Mesajda bir kişi, o akşam nerede vurulduğumu sordu ve 'Ben seni kurtaran kişiyi tanıyorum. Kendisi yanımda. Telefon numarasını atıyorum. Ara, görüş.' dedi. Profilini de gönderdi. Fotoğrafı görünce zaten Harun ağabey olduğunu anladım. Kendisiyle yaklaşık 45 dakika telefonla görüştük. Uzun süre ağladım. Çünkü uzun zamandır aradığım bir kişiydi. Bir teşekkür borcum vardı. Arkadaşlarıyla o geceye dair sohbet ederken internetten o bölgenin adını yazmışlar ve haberlerde ondan bahsettiğimi görmüş. Böylece bana ulaşmış bulundular. İnşallah en yakın zamanda kendisiyle buluşmak istiyorum. İçim rahatladı diyebilirim.

Ateş açıldıktan sonra Allah denk getirdi bizi birbirimize. Ona o esnada nasıl araba durdurduğunu sordum. Sağlık durumunu öğrendim. Çok şükür onda bir sıkıntı yokmuş. O, benim sağlık durumumu sordu. Yakın zamanda buluşmak üzere sözleştik. Güzel bir görüşme oldu. Harun Yıldız ağabeyime çok teşekkür ediyorum. O gece beni oradan tutup hastaneye iletmeseydi belki de bugün burada olmayacaktım."

Darbe girişiminin 8. yılının geride kaldığına işaret eden Kafkas, "O gün orada yer aldığım için çok gururluyum ve mutluyum. Allah, ülkemize bu şekilde acıları tekrar yaşatmasın. Bir engelim yok. Çok uzun süre ayakta kaldığımda ve soğuklarda bazı problemler yaşıyorum bacaklarımda. Ülkemiz için her şeye değer. Bunlardan hiç şikayetçi değilim. Yine olsa yine aynısını yaparım." dedi.