Dış politikalarda önemli gelişmeler yaşanıyor.
Bir yanda Mısır ile ilişkilerin düzeltilmesine dönük adımlar atılırken, diğer yandan 26 Mart'ta Bulgaristan'da yapılacak Avrupa Birliği Zirvesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Biden'e çağrısı dış politikanın önemli gündem maddeleri.
Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, bu konuları yakından takip eden uzmanlardan biri. ASTV'de yayınlanan Gözlem Kulesi'nin konuğu olan Prof. Dr. Pirinççi ile sıcak gelişmeleri değerlendirdik.
Bugün söyleşinin bir bölümünü yazacağım. Hafta sonu ise Pirinççi'nin Murat Yeşiltaş ile birlikte yazdığı 'Küresel Dönüşüm Sürecinde Türkiye'nin Büyük Stratejisi' konusunu anlatacağım.
Önce Mısır'la başlayalım?
Türkiye-Mısır ilişkileri tamamen onarılabilir mi?
Prof. Dr. Pirinççi'ye göre, Mısır'la ilişkilerin bölgesel hatta küresel ölçekte jeopolitik güç mücadelesini ilgilendiren bir konu. Mısır, Doğu Akdeniz'de Türkiye ile anlaşma imzalasa daha karlı çıkacaktı. Ancak bunu yapmak yerine Türkiye karşıtı blokta yer almayı tercih etti.
Mısır'daki Sisi yönetiminin tavrının yanı sıra Suudi Arabistan Birleşik Arap Emirlikleri'nin Fransa tarafından yönlendirilmesinin de etkisi var. Mısır'la sadece Doğu Akdeniz'de değil Libya ve Afrika boynuzunda da ayrı saflarda yer alıyoruz.
'Şu sıralar bölgedeki jeopolitik durum hızlı bir şekilde değişiyor' diyen Pirinççi, şöyle devam etti:
'Dengeler son 2-3 hızla değişiyor. Daha önce en az 15-20 yılda yaşananlar çok parçalı hale gelerek hızla değişiyor. Bu değişimi dikkate alarak Mısır'la Türkiye arasında Doğu Akdeniz konusunda bir yakınlaşma ihtimali olduğunu söyleyebilirim. Bu ihtimal var. Ama bu hemen hızlı bir şekilde bir hafta da ortaya çıkacak bir işbirliği şeklinde değil de biraz daha orta vadede tarafların pozisyonlarını yeniden değerlendirmesi ve işbirliğine yönelmesi şeklinde değerlendirmek lazım'
Burada bir parantez açarak, son yıllarda uluslarası ilişkilerde parçalı işbirliği konusuna vurgu yapan Pirinççi, buna örnek olarak ABD ve Rusya ile yaşanan işbirliklerini gösterdi. Mesela Rusya ile Libya ve Suriye'de karşı karşıya olmamıza rağmen S400 alımı yapıyor veya Suriye'de kısmı işbirlikleri gerçekleştiriyoruz. Aynı Şekilde ABD ile aramızda FETÖ terör örgütü ve Suriye konularında anlaşmazlıklarımız varken, NATO'daki işbirliğimiz devam ediyor. Yani eskisi gibi siyah ve beyaz konular yok. Günümüzde bir konuda anlaşmazlığın olması başka bir konuda işbirliğinin yapılmasını engellemiyor.
Mısır'la ilgili son not: Türkiye'nin Mısır'la işbirliği yapması Mısır'ın kazanımı olacak. Çünkü, Mısır daha fazla deniz yetki alanına ya da münhasır ekonomik bölgeye sahip olacak.
İsrail ile ilişkiler soruma da yanıt veren Prof. Dr. Pirinççi, bu ülke ile ilişkilerin kurulduğundan beri inişli çıkışlı olduğunu hatırlatarak, bu iniş çıkışlara karar veren ülkenin Türkiye olduğunu ve bunun nedeninin de İsrail'in Filistin politikaları olduğunu vurguladı.
İsrail'le ikinci katiplik seviyesinde diplomatik ilişki olmasına rağmen ticaretin yoğun şekilde devam ettiği ve uluslar arası kuruluşlarda işbirliğinin sürdüğünü kaydeden Prof. Dr. Pirinççi'ye göre, İsrail de Türkiye ile işbirliği yaparsa hem Doğu Akdeniz'de hem de enerji hatları konusunda daha avantajlı duruma geçecek.
AB ZİRVESİNDEN SERT TEPKİ ÇIKMAZ
Avrupa Birliği'nin bu ayın son günlerinde yapılacak zirvesini de değerlendiren Prof. Dr. Pirinççi'ye göre, güçlü bir tepki çıkmaz. Türkiye'yi gücendirmeyecek ve üzmeyecek, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın da itirazlarına hafiften değinecek bir karar ve açıklama olacak. Hatta aralık ayındakinden daha düşük dozda bir açıklama yapılacak.
Bunun nedeni ise Türkiye'nin üç buçuk milyon Suriye'ye ev sahipliği yapmasının yanı sıra Türkiye'nin Macaristan, Malta, İspanya, Portekiz, İtalya ve hatta Almanya ile ilişkilerinin iyi olması ve Fransa'nın agresif davranışlarından duyulan rahatsızlık.
Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Macron'un görüşmesi, Türkiye ile Yunanistan arasında görüşmeler yapılması da karar üzerinde etkili olacak.
Suriye'de durumun vahim olduğunu ve tünelin ucunda ışık görülmediğini ifade eden Prof. Dr. Pirinççi, AB de bunun farkında, kriz, göçmen, radikalizm gelmesini istemiyorlar' değerlendirmesini yaptı.
3 KİŞİYE BİR TIR MALZEME GÖNDERİLDİ
Son haftalarda Suriye'de Türk birliklerinin bulunduğu bölgelerdeki kentlere yapılan saldırılar konusuna da değinen Prof. Dr. Pirinççi, yapılan saldırıların iki aktörü olduğunu, birincisinin Rusya, ikincisinin de terör örgütü PKK olduğunu söyledi.
Saldırılarla sistemin önünün tıkanmak, krizin içinden çıkılmaz bir hal almasının istendiğini vurgulayan Prof. Dr. Pirinççi, 'Suriye krizi, korana öncesindeki gibi olduğu gibi yerinde duruyor. Bizim gözlem noktalarımız sivillerin katledilmesinin önündeki tek engel' dedi.
Prof. Dr. Pirinççi, Türkiye'nin kendine özgü bir güvenli bölge oluşturarak saldırıları önlediğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
'İçişleri Bakanı geçtiğimiz günlerde açıkladı. Bu bölgelere 400 bin kişi döndü. Suriye krizini çözmeye yönelik henüz bir yol haritası ortada olmadığı için tünelin ucundaki ışık görünmediği için Türkiye'nin bölgede bulunması gerekiyor. Rusya ve PKK'nın amacı ise Türkiye'yi operasyon bölgesinden çıkarmak. Çözüm için umutlu değilim. Ancak en azından stabil halin başladığını söyleyebiliriz'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yazdığı köşe yazısında, Biden'e yaptığı çağrıyı da değerlendiren Prof. Dr. Pirinççi, ABD'nin kendisinin de terör örgütü olarak gördüğü örgütle işbirliğini dünyada eşine rastlanmayacak bir durum olarak nitelendirdi. Prof. Dr. Pirinççi, '20 bin TIR civarında malzemeden Bahsediliyor. Suriye'deki PKK/PYD varlığı 60 bin civarında yani üç kişiye bir TIR malzeme gönderilmiş' dedi.
ABD'nin prestij kaybının Suriye ile de alakalı olduğunu ifade eden Pirinççi, şöyle devam etti:
'Cumhurbaşkanının Biden'e yaptığı çağrı hem haklı hem de meşru. Soruna kapsamlı bir çözüm üretilmesi için teklif yapılıyor. ABD Suriye krizini çözmek istiyorsa işbirliği açısından Türkiye'den daha avantajlı bir ülke yok'
Prof. Dr. Pirinççi, çağrıya olumlu bir yanıt verilmesinden umutlu olmadığını da ifade ederek, ABD politikasının Obama döneminden beri değişmediğini, aynı bürokrasinin görevde olduğunu belirtti.