Hava Durumu

İşyeri Hekimi ve İş Güvenliği Uzmanının görev ve sorumlulukları nelerdir? Uygulamadaki aksaklıklar nasıl giderilebilir?

Yazının Giriş Tarihi: 22.04.2019 08:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.04.2019 08:03

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında yasalaşarak iş hayatındaki boşluk tam anlamıyla dolduruldu. İş sağlığı ve güvenliği alanındaki tedbir ve önlemleri sistematik bir çerçeveye oturtan bu yasanın maddelerinin büyük çoğunluğu 2013 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu yasal düzenlemenin en önemli amacı iş kazası ve meslek hastalıkları ile daha etkin mücadeledir. İş sağlığı ve güvenliği konuları kanun koyucu tarafından İş Kanunu'nda düzenlenmişken 2012 yılındaki çalışmalar sonucu İş Kanunu'ndan ayrılarak müstakil bir kanun olarak iş mevzuatımızda yerini almıştır. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hem özel sektör hem de kamuda faaliyet gösteren işyerlerini kapsamaktadır.
Ancak genel kolluk kuvvetleri, askeri işyerleri, ev hizmetleri ve ceza tutukevleri gibi az da olsa kanunun istisna tutulduğu işyerleri de bulunmaktadır.
Bu düzenleme ile birlikte işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma zorunluluğu getirilmiştir. Bu haftaki yazımızda işyerlerinde görevlendirilen işyeri hekimi ile iş güvenliği uzmanının görevleri ve sorumlulukları başta olmak üzere uygulamada yaşanan bazı aksaklıkları ve çözüm önerilerimizi dile getirmeye çalışacağız.
İşyeri hekiminin ve iş güvenliği uzmanının görevlerini ve sorumluluklarını açıklamaya çalışalım.
Öncelikle işveren tarafından işyerinin risk analizinin yaptırılması, işyerinde bulunan makine ve cihazların kontrolü ve periyodik bakımları, koruyucu malzeme ve ekipmanların temini ile bunların kullanılıp kullanılmadığının kontrolü, çalışanların yapacakları/yaptıkları işe uygun nitelikte bilgi birikimi ve tecrübeye sahip olup olmadıkları, genç, yaşlı, engelli, hamile, emziren ve kadın çalışanların ilgili mevzuata uygun işlerde istihdam edilip edilmediği, çalışma ortamı açısından aydınlatma, ses ve iklimlendirme ölçümlerinin yapılması ve buna benzer birçok konuda gerekli işlemlerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği ilk etapta işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanına kontrol ettirilir.
Çalışanın işe girişinde tamamlayıcı belge olarak sağlık raporu aldırılır ve çalışılan işe uygunluğu denetlenir. Bu rapor sadece işe girişle birlikte alınan bir rapor değildir.
Çalışanın belirli dönemlerde sağlık raporu alınması yine bu kanuna göre zorunlu tutulmaktadır.
İş mevzuatı özellikle ikincil mevzuat teknolojik gelişmelerle birlikte dinamik yapıya kavuşmuş ve çok sık değişmektedir.
İşverene iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda rehberlik ve danışmanlık yapmak üzere görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir.

İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı tarafından bildirilen eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, tedbir ve tavsiyelerin yerine getirilmesinden işveren sorumludur.
Bildirilen eksiklik ve aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesi veya yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesi, meslek hastalığına sebep olabilecek ortamların bulunmasına rağmen işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınmaması hâlinde, bu durum işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanınca, Bakanlığın yetkili birimine, varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirilir.
Ancak maalesef özel sektör işyerlerinde gerek sendikalaşma oranının düşük olması gerekse çalışan temsilcisi, izin kurulu, disiplin kurulu gibi iş kanunu uygulamalarının kâğıt üzerinde kalması veya uygulamada yaşanan eksiklikler bu mekanizmanın tam çalışmadığını göstermektedir.
Kanunen verilen görev ve yetkiler itibariyle işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, çalışanların hayatını korumak ve işyerinde meydana gelebilecek her türlü iş kazasının ve meslek hastalığının önüne geçmek için ellerinden gelen gayreti göstermelidir.
Ancak yasanın ilk çıktığı zaman da eleştirilere neden olan en önemli husus tarafsızlığın nasıl sağlanacağı hususuydu.
Eleştiriye konu husus işyeri hekiminin ve iş güvenliği uzmanının iş sözleşmesini işveren ile yapması ve maaşını da işverenden alması ile tam kontrol ve tarafsızlık ilkesinin uygulamasında soru işaretleri oluşturmuştur. Bunun yanı sıra işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı istihdamı kanunen zorunluluğu öngörülmesine rağmen ücret ve sigorta primi yönüyle verilen destek miktarının çok düşük olması da bir başka eleştiri konusu olmuştur.
Burada dikkate değer ve işlerliği de sorgulatacak en önemli eleştiri, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı tarafından işyerindeki eskiliklerin giderilmesi için kendisine yapılan bildirimlere uymayan ve eksikleri zamanında gidermeyen işverenin aynı zamanda işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının da işvereni olması hekim ve uzmanın Bakanlığın ilgili birimlerine eksikliği ne kadar bildireceği veya objektif olarak bildireceği kuşkusudur.
Burada işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının niyetini sorgulama gibi bir amacımız olmamakla birlikte sistemsel bir yanlışın gösterilmesi açısından konuya bakıyoruz. Şöyle ki; bu hususta organik bir sorun ortaya çıkmaktadır.
Sermaye sahibi ve patron konumundaki işverenin gücü ile emeği ve bilgisi ile geçimini sağlayan çalışanın korunması arasındaki organik problemlerdir.
Her ne kadar yasada işyeri hekimini ve iş güvenliği uzmanını korumak adına birkaç husus düşünülmüş olsa da sadece para cezası öngörülmüş olması yeterli güvence sağlamamaktadır.
İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının iş güvencesinin tam olarak sağlanamamış olması nedeniyle uygulamada maalesef tespit edilen eksikleri zamanında gidermeyen işverenler konuyu önemsememekte veya görmezden gelmektedir.
İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı da işinden olmamak veya işvereni ile karşı karşıya gelmemek için gerekli bildirimleri yapmaktan çekindiği uygulamada karşılaşılan sorunlardandır.
Bu konu ile ilgili çözüm önerimiz ise işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının işverenler tarafından istihdam edilmesi yerine çatı kuruluşlar tarafından istihdam edilmesinin daha uygun olacağıdır.
Organize sanayi bölge müdürlükleri, serbest bölge müdürlükleri, sanayi sitesi yönetimi, meslek kuruluşları, esnaf sanatkâr odaları ve benzeri çatı kuruluşlar tarafından istihdam sağlanırsa bağımsız denetim daha etkin olur ve primleri yönüyle de daha fazla teşvik ve destek verilerek doku uyuşmazlığı son bulabilir.
Çatı kuruluş bizzat kendi bünyesinde istihdam edebileceği gibi kuracağı ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde de bu kişileri istihdam edebilir.
Çatı kuruluş üyesi olan işverenlere bu kişiler eliyle hizmet verir daha sonra işçi sayısı ve tehlike sınıfı dikkate alınarak giderler paylaştırılabilir.

OKUYUCU SORULARI

Soru: Milli Eğitim Bakanlığı'na öğretmen olarak atandım. 3 yıldır özel sektörde öğretmen olarak çalışıyordum. Kamu görevime başlamak için işten ayrıldığımda eski işyerimden kıdem tazminatı isteyebilir miyim? (Ferit KOYUNCU)

Cevap: İstifa nedeniyle kıdem tazminatı ödenmediğinden Milli Eğitim'e atandığınız için özel sektör işyerinden ayrıldığınızda işverenin kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Kıdem tazminatı fonu düzenlemesinde bu konu en önemli sorunlardan biri olarak değerlendiriliyor ve fon kurulursa bu tarz sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Soru: İlk sigorta başlangıç tarihim 1986, beş çocuğum bulunmaktadır. Hepsi için de doğum borçlanması yapma şartları sağlanıyor, bana iki çocuk için 1440 gün yeterli oluyor ancak bağlanacak olan maaşımın yüksek olması için ilk iki çocuğum yani 1989 ve 1992 doğumlu olanları mı yoksa daha sonraki 1997, 2000 ve 2004'te doğanları mı borçlanmam gerekir. (Fatma BEYAZ)

Cevap: Borçlanma dilekçenizde ilk iki çocuğunuza ait dönemleri yani 1989 ve 1992 olanları belirtmeniz bağlanacak olan aylığın daha yüksek olmasını sağlayacaktır. 1999'da yasa değişikliği olduğu için önceki dönemlere ne kadar gün ve kazanç ilave olursa sizin için o kadar faydalı olur.

Soru: 1980 doğumluyum. %65 vergi indirim raporum var. 01.06.2000 tarihinde ilk kez sigortalı oldum. Toplamda 3720 günüm var. Halen özel sektörde çalışıyorum. Ne zaman emekli olabilirim? (Hatice SÖĞÜTLÜ)

Cevap: Vergi indirim oranınıza göre 17 yıl 3840 gün şartlarını sağlamanız gerekmektedir. Yaş şartı yok. 17 yılı doldurmuşsunuz. 120 gün eksiğiniz var tamamladığınızda emeklilik müracaatı yapabilirsiniz.

Soru: Muhtar seçildim. Özel bir şirkette çalışmalarıma devam ediyorum. Primlerimi işverenim ödüyor. Muhtar olmam nedeniyle ayrıca prim yatırmam gerekiyor mu? (Fatih KORKMAZ)

Cevap: Muhtarların primleri 4/b yani Bağ-kur statüsünde devlet tarafından ödenmektedir. Ancak siz zaten özel sektörde çalıştığınız için primleriniz işvereniniz tarafından 4/a yani SSK statüsünde ödenmektedir. Ayrıca prim ödenmesine gerek yoktur. İşten ayrılmanız halinde ilgili kaymakamlığa bilgi verirseniz onlar sizin adınıza muhtarlık nedeniyle primlerinizi ödeyecektir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.