Nerelerden nerelere geldik.
Atatürk Stadımızda Şampiyonlar Ligi Marşı çaldırırken, şimdi küme düşmenin eşiğinde ancak sıkıntı turları atıyoruz.
UEFA'dan gelen euro'ları koyacak yer bulamazken, şimdi icralarda "Bari tesisteki çatal bıçakları kurtaralım" telaşına kapılmış vaziyetteyiz.
Sezen Aksu,"Bir kedim bile yok anlıyor musun" diyordu, şimdi Bursaspor'dan, "Bir otobüsüm bile yok yazıklar olsun" ile yeni uyarlama geldi.
Evet, nereden nerelere geldik.
İşte böyle bir hava, böyle bir hüzün içinde çıkıyoruz Antalya'da maça.
"Yine de bir ümit" diyerek.
Futbolda fazla umutsuzluğa kapılmanın anlamsız olduğunu Liverpool ve Tottenham, son Şampiyonlar Ligi maçlarında gösterdiler ama, mücadelenin ve istemenin de ne kadar önemli olduğunu, tüm takımlara bir kez daha hatırlattılar.
"Bursaspor'da 1 dakika bile resmi maç oynamadı" haberi ile gelen haciz şoku, doğrusu büyük üzüntü verici.
Bu mali bunalım, içinden çıkılamaz bir hal aldı ama, hep işi bilmezlik, savurganlık yüzünden.
Esas sorun bu.
Hâlâ merak ediyorum. Serdar Aziz transferinde, ne gerek vardı Sercan Yıldırım, Bilal Kısa ve Furkan Özçal'a?
Ne gerek vardı Galatasaray'ın kadroda temizlik yapmasına yardımcı olmaya?
Ne gerek vardı, Sercan'la 4, Bilal ile 2, Furkan ile 3 yıllık sözleşme imzalamaya? Artık bitmiş hale gelen bu futbolculara avuç dolusu paralar vermeye? Hiçbirisinden de bir gram fayda gelmedi.
"Bu futbolcular ile ancak birer senelik mukavele bile zor imzalanır" gerçeği o zaman da bilinmiyor muydu?
Bu kadar işi bilmezlik olursa, otobüsü kaptırmak da kaçınılmaz olur.