Bizler genelde günlük yaşarız. Olayları sürece yaymayız. Her ne kadar “Carpe diem/Anı yaşa” dense de, bizim bundan anlayışımız farklıdır. “Bugünü kotaralım yeter” deriz…
Bu anlayışımız bizim olaylara bakışımıza da yansımıştır. Engellileri, barışı, sevgiyi, insan haklarını, AIDS’i, v.b. temel konuları yılın onlara ayrılmış günlerinde anımsarız. Diğer günler onlar yokmuş gibi yaşarız…
Bugün Mevlâna’nın 740. ölüm, kendi deyişiyle yeniden doğuş günü. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah’ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen “Şeb-i Arûs” diyordu. Dostlarına ölümünün ardından “ah-ah, vah-vah edip ağlamayın” diyerek vasiyet ediyordu…
MEVLÂNA VE TASAVVUF
Mevlâna’nın tasavvuf anlayışını konunun uzmanları şöyle özetlemekte: “Mevlâna ’nın tasavvufu, sırf mistik ve idealist bir tasavvuf değildir. Mahdut varlıktan, ferdiyetten ve ferdi ihtiraslardan tamamiyle sıyrılmak ve halka, topluluğa yayılmak suretiyle tecelli eden ve sosyal hayatta hudutsuz bir sevgi üzerine kuruldur. İnsani bir görüş ve mutlak bir birlik halinde, moral sahadaysa herkesin kendisini, bir kâmile uymak suretiyle ıslahı ve umumi olarak hayra, güzele ve iyiye doğru bir gidiştir. İnsani bir terbiye halinde tezahür eden ve böylece de realitede ameli karaktere sahip olan bir tasavvuftur…”
HZ. MEVLÂNA’NIN VASİYETİ
Hz. Mevlâna ‘nın vasiyeti şöyleydi:
“Size, gizlide ve açıkta Allah’tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, isyan ve günahları terk etmeyi, oruç tutmayı, namaza devam etmeyi, sürekli olarak şehveti terk etmeyi, bütün yaratıklardan gelen cefaya tahammüllü olmayı, aptal ve cahillerle oturmamayı, güzel davranışlı ve olgun kişilerle birlikte bulunmayı vasiyet ediyorum. İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır. Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir…”
HZ. MEVLÂNA’NIN 7 ÖĞÜDÜ
“ Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
7.Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”
MEVLÂNA’DAN DİZELER
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanın içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
İnsan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu. Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim..
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin,
bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra kararında acının, yemeğe olduğu kadar ha-
yata da lezzet kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının
hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...