Hava Durumu

NATO üyesi Türkiye -1-

Yazının Giriş Tarihi: 13.12.2019 08:24
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.12.2019 08:24

Emekli paşa ve yazar Haldun Solmaztürk Nato'yu anlatırken iki gemiden söz eder, ilki Osmanlı İmparatorluğu'nu Birinci Dünya Savaşı'na sokan Almanların Goeben ( Yavuz) adlı gemisi ve Türkiye'yi ileride kurulacak (NATO) Kuzey Atlantik Paktı'na yönlendiren Amerikan savaş gemisi USS Missiouri.

Missouri II. Dünya Savaşı'nda Pasifik'te savaştı, Japonya'nın teslim olma belgesi, 2 Eylül 1945 günü Tokyo Körfezi'nde demirli Missouri'de imzalandı. Bütün dünyada çok iyi tanınan bu geminin, 6 ay sonra, 5 Nisan 1946 sabahı İstanbul'da Dolmabahçe önünde demirlemesi doğal olarak 'haber' oldu. Missouri, görevi başında vefat eden Türkiye'nin Washington büyükelçisi Münir Ertegün'ün cenazesini Türkiye'ye götürmek üzere Başkan Truman tarafından görevlendirilmişti. Henüz NATO yoktu, 1949'da kurulacak, Türkiye de NATO'ya 1952'de üye olacaktı.. Bizim NATO maceramız işte o sabah başladı. USS Missouri savaş gemisinin Türkiye'ye cenaze taşıma gibi bir bahane ile gönderilmesi Sovyetler Birliğine karşı "dur bakalım" tarzında bir meydan okuma idi. Çünkü Sovyetler Birliği, 1945 Mart'ında, 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Paktı'ndan tek taraflı olarak çekilmişti. Paktın yenilenebilmesi için Türk boğazlarının 'ortak savunulması', Kars, Ardahan ve Artvin'in 'geri verilmesi', gibi talepler ileri sürüyordu. Kısaca Türkiye üzerinde ciddi bir Sovyet tehdidi vardı. Aynı şekilde Yunanistan'da da kral yanlıları ile komünistler arasında iç savaş çıkmıştı. Sovyetler birliği açısından sıra Türkiye ve Yunanistan'a gelmişti. Missouri dönüş yolunda Yunanistan'ın Pire Limanı'nda da boy göstermişti.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ

Sovyetlerin Çekoslovakya'da sosyalist darbe ve Berlin ablukası NATO'nun kuruluşu için yeterli gerekçeyi oluşturuyordu. Nihayetinde 1949 yılında NATO kurulur. İnönü döneminde kurucu olmak istedik amma; bizim yüzümüzden savaş yorgunu diğer ülkelerin Sovyetlerle bir savaşa girmekten çekinmesi bahanesi ile kurucu olamadık. Türkiye'nin NATO'ya girişi ağır bir bedel ödemesi sonucu olmuştur. Kore'de 721 şehit, 175 kayıp, 2147 yaralı, 234 esir ve 346 hasta askerle BM gücünün ABD'den sonra en fazla kayıp veren ülkesi olduk. Kore'ye asker gönderilme sırasında DP'ye destek veren İsmet İnönü şehit cenazeleri gelmeye başlayınca bunun hesabını Menderes hükümetinden sormaya kalkmıştı. Dışarıda çok ağır bir bilanço, içeride ise İsmet Paşa çekişmesi yaşanırken 1952 yılında Yunanistan'la birlikte NATO'ya alındık.
Biraz geriye dönersek; 4-11 Şubat 1945 tarihinde ünlü Yalta Konferansı yapılmıştır. Bu konferans bir bölüşüm anlaşmasıdır. Hatta Amerika altı ay sonra Birleşik Krallığın olurunu da alarak atom bombası ile yerle bir ettiği Japonya'ya karşı, Sovyetlerin müttefik olarak yardımcı olmasını da istemiştir. Zaten Alman Faşizmine karşı kapitalist blok ile sosyalist blok ittifak etmişti. Bu nedenle NATO tarihi ile ilgili tartışmalarda Amerika ve Sovyetlerin çatışır görünüp paylaşım yaptığı tezi güçlü bir şekilde dile getirilir. Soğuk savaş döneminin gerilimi her iki ülkeye de zorunlu, hatta gönüllü bağımlılık doğurmuştur. Bu konuda her iki lider ülke algıyı çok iyi yönetmiştir. Birinci dünya savaşının hegemonya vasıflı devleti İngiltere, görevi ABD'ye devretmiştir.

RUSYA'DAN ALINAN S-400 FÜZE SİSTEMİ

NATO üyeliği ile Türk ordusu teknik deyimiyle "milli ordu" vasfını bırakıp "global ordu" sınıfına girdi. Global ordular ikili anlaşmalar nedeniyle başka milletlerin orduları ile hedef birliği içinde olduğundan, kendini hiç ilgilendirmeyen, zarar görmediği binlerce kilometre mesafedeki ülkeye paktın kararıyla gitmek zorunda kalır. Silah tercihinde de bağlı olduğu paktın silah standardı ile donatılır ve istedikleri kadarını verirler. Sana Patriot vermeyen Amerika, Rusya'dan S-400 almana da razı olmaz. Kıbrıs'ta Rumların insanlık suçu işleyip Türkleri boğazlamasına göz yumanlar; senin garantör devlet olmana rağmen adaya müdahale etmene karşı çıkar, M1 piyade tüfeğini bile kullanamazsın diye de tehdit eder (Johnson mektubunun özü budur)
NATO, dümeninde ABD'nin olduğu bir gemidir. Kağıt üzerindeki anlaşma metinlerinin hiçbir önemi yoktur. Kararlar oybirliği ile alınır gibi aldatmacalar bir hüküm ifade etmez. Bu gemi ABD çıkarlarına hizmet için yelken açar, düşman nitelemesi de onların tercihine göredir. (YPG-PYD) Türkiye'nin düşmanıdır ama NATO'da ABD düşman nitelemesini veto etmektedir. YPG Amerika için NATO müttefiki Türkiye'den daha ehvendir. Gerek 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler ve gerekse NATO birer ABD projesidir.
NATO sözde Sovyet tehdidine karşı kurulmuştu ama bugün Sovyetler Birliği yok. NATO ise var olmaya devam ediyor. BM ise hiçbir etkinlik gösteremeyen neredeyse güvenlik konseyinin beş daimi üyesinin sekreteryasını yapmaktadır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.