İlkbahar ve sonbahar tedavülden kalktı...

Televizyondaki hava durumunda dikkatimi çekti.
Dolu, sel, don, kar, sağanak gibi 'uyarı'lara 'ultraviyole'yi de eklemişler.
Haberin o kısmı aynen şöyleydi:
Ege ve Doğu Karadeniz'de ultraviyole uyarısı.
Yani Türkçesi, bu bölgelerde yaşayanlar, güneşte fazla kalmasınlar!
Güneş yağını sürüp saatlerce plajda malak gibi sere serpe yatmak yok arkadaşlar. (Havuz başındakileri ayrıca uyarmaya gerek duymuyorum. Ok?)
Öte yandan, ameleysen ve açıkhavada çalışman gerekiyorsa yapacak şey yok.
Kimse zorunlu olmadıkça 2 saatten fazla durmasın güneş altında.
Güneş ışığı D vitamini teminiydi, ama ozon tabakası delindi, mertlik bozuldu.
Hem zaten avuç içinin 10-15 saniye güneş görmesi yetiyormuş güneşten alınan vitamine.
Bu yazıyı kaleme aldığım sırada Siverek'ten haber geldi.
Termometre 61 dereceyi görmüş. Ya termometrenin beyni sulandı, ya da dünya fikir değiştirdi, güneşe daha yakın atıyor turunu demek ki...
Şimdi iki dakika gözlerinizi kısıp bir hafta 10 gün önce 'nerede kaldı bu yaz!' diye sitem ettiğinizi anımsayın. Haziranda böyle soğuk mu olur dediğiniz günleri...
Aslında ne olduğu belli. İlkbahar ve sonbahar tedavülden kalktı. Yazdan kışa, kıştan yaza direkt geçiliyor artık.

Ava gittiler, av olup öldüler!..

Sosyal medyada öyle paylaşımlar görüyorum ki bazen, yazar olduğuma utanıyorum. Çok deli bir mizah anlayışı var ahalinin. Buyurun, üç örnek haber ve yoruma:
Haber: Kaçak gergeden avcılarını aslanlar yedi.
Yorum: Afiyet bal şeker olsun. Şifa olsun, yarasın aslanlarıma. (Can Yılmaz)
Haber: Süleyman Şah Türbesi yine taşınıyor.
Yorum: TOKİ'den 2+1 ev vermek bu kadar mı zor, neden oradan oraya taşıyıp duruyorsunuz. (Eyüp Sabri Esendal)
Haber: Özlem Tekin Milas'ta köyde arazi satın alıp küçük bir ev yaptırdı. Cep telefonu kullanmıyor, köy merkezine atıyla gidiyor.
Yorum: Özlem Tekin senin yüzünden popomuza dövme yaptırdık, annemize el kaldırdık, sen gittin Anadolu köylüsü oldun, yakıştı mı şimdi. (Sivribiber)