Hava Durumu

Öztrak: Damadınıza yeni koltuk mu hazırlıyorsunuz?

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "damat nerede" kampanyasına ilişkin Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın "seviyesiz söylem", Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da "Kazanımların altında onun imzası var" ifadelerine "Hayırdır? Damadınıza yeni bir koltuk mu hazırlıyorsunuz?" karşılığını verdi.

Haber Giriş Tarihi: 22.02.2021 20:00
Haber Güncellenme Tarihi: 22.02.2021 20:00
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahakimiyet.com.tr
Öztrak: Damadınıza yeni koltuk mu hazırlıyorsunuz?

Öztrak, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı sonrası basın toplantısı düzenledi.

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

'Erdoğan, ülkemizde aile yaşamını bitireni arıyor'

Saray ve şürekâsı avazı çıktığı kadar bağırıyor. Bu kakofoniye önce yeni Hazine ve Maliye Bakanı sonra da bu konuda uzun süredir sus pus olan AK Parti Genel Başkanı katıldı. Hayırdır? Damadınıza yeni bir koltuk mu hazırlıyorsunuz? Sorularımızı adamakıllı cevaplamak yerine, sorularımıza 'seviyesiz siyaset' demiş. Seviyesiz siyaset, milletine hesap vermekten kaçan siyasettir. Erdoğan'ın cevapları zaten malum. Ben sayın bakana soruyorum; 'Madem damadın yaptığı işler doğruydu. Siz o koltuğa neden getirildiniz?' Damadın arka kapıdan, ihalesiz döviz satması doğruysa, siz neden bu işlemlere son verdiniz? Damatla beraber, Merkez Bankası Başkanı neden değiştirildi? Kimse milleti kör, alemi de sersem sanmasın. O günkü hatalar nedeniyle, bugün millet kırk katır mı, kırk satır mı noktasına geldi. Ekonomi yüksek faiz, yüksek kur kıskacına sokuldu. Millet işsiz, aç. Tefeci eline düşen babalar, evlatlar canına kıyıyor. Esnaf, çiftçi, KOBİ faize ezdiriliyor. Ekonomik buhran aileleri dağıtıyor. Erdoğan çıkıyor, ülkemizde aile yaşamını bitireni arıyor. Anlaşılan sarayın altun varaklı aynaları sorumluları göstermiyor.

'En büyük açık tarafsız cumhurbaşkanı'

Partili cumhurbaşkanı, şehidimizin anacığına başsağlığı dilemeyi bile, bir siyasi faaliyete dönüştürdü. Şehit anasının acısından, siyasi rant devşirmeye kalktı. Ciddi tarafsız bir cumhurbaşkanı, yaşanan acıyı siyaset üstü tutardı. Tüm parti liderlerini bir masa etrafında toplardı. Bugün ülkemizin en büyük açığı ne cari açıktır ne de bütçe açığıdır. Bugün ülkemizin en büyük açığı, herkesi kucaklayacak, tarafsız bir cumhurbaşkanı açığıdır. Bugün derin bir devlet krizi yaşıyorsak, Sebebi işte budur.

'Memnuniyet Erdoğan'a hakaretler Kılıdaroğlu'na'

Operasyon başarılı olsa, 'Sorumlusu benim, ben' diye zafer naraları atacaktı. Ama kurtarma operasyonu başarısız olunca, muhalefete saldırdı, hakaretler etti. Genel başkanımız, operasyonun ardından millet adına, şehitlerimiz için beş soru sordu. Bu sorulara cevap yerine ağza alınmayacak hakaretler geldi. Bugün de bu seviyesiz sözleri sürdürüyor. Sarayın İletişim Başkanı bile, Erdoğan'ı sansürlemek zorunda kaldı. Ne diyelim, memnuniyet ve iltifatlar Erdoğan'a... Şikâyet ve hakaretler Kılıçdaroğlu'na... Erdoğan, hakaretle de yetinmedi. 'Sorumlu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir' diyerek, devletin arkasına saklanmaya kalktı. Başarısızlıktan kendini değil, devletini sorumlu tutan bir Cumhurbaşkanı. Bu ne görülmüş ne de duyulmuş şey... İşte devlet krizi tam da budur.

'Sınırsız saçmalama hakkı nereden geliyor'

Bugün hâlâ hatalarınızdan ders almıyorsunuz. Toplumu kutuplaştırarak, gençlerle kavga ederek, sağa, sola tehditler, hakaretler savurarak, herkese 'terörist' yaftası yapıştırarak, gerçek teröristlerin ekmeğine yağ sürüyorsunuz. Ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gider. Siz bunları yapınca; milletvekilleriniz, atanmış bakanlarınız, genel başkan yardımcılarınız, saraydaki bürokratlarınız, danışmanlarınız millete parmak sallayıp, millete had bildirmeye kalkıyor. Yıllarca bürokratik oligarşiden bahsettiniz. 'Vesayet rejimiyle mücadele ediyoruz' diye masallar anlattınız. Şimdi sarayınızdaki bürokrat oligarşisine sesiniz çıkmıyor. Saray vesayetinden son derece memnunsunuz. Danışmanlarınızın sınırsız saçmalama hakkı nereden geliyor? 'İletişim Başkanı hesap verecek demek; devletten hesap sormaktır' diyen, sözde hukukçu danışmanlarınız var. Bürokrat, devlet olmaz. Devletin memuru olur. Devletin memurundan da elbette hesap sorulur. 'Millete hizmetkâr olacağım' derken, 'devlet benim' diyerek, millete dikleniyorsunuz. İşte bu vesayet rejiminin daniskasıdır. Siz devlet olamazsınız. Olsanız olsanız, Beş yıllığına seçilmiş bir hükümet olursunuz. Devlet baki, siz gidicisiniz. Herkes ona göre davransın. Herkes haddini bilsin.

'Sağlık Bakanı bu kalabalığın tam göbeğinde'

Salgının yayılmasını engellemek için lokantalar, restoranlar, kafeler kapatıldı, ama salgın AK Parti il kongrelerine ve protokol cenazelerine uğramıyor. Sağlık Bakanı burada ne diyor? 'Duygularımızı rahatça paylaşacağımız günler için cenaze ve nikâhlarda 30 kişiyi geçmiyoruz.' Bu da dünkü protokol cenazesinden fotoğraf, lebaleb dolu... Ne yazık ki Sağlık Bakanı da bu kalabalığın tam göbeğinde... Salgını hafife alamayız. Bu salgında 28 binden fazla yurttaşımızı kaybettik. Ekonomik kayıplarımız da cabası. Esnaflarımız perişan, çiftçilerimiz perişan, işçilerimiz perişan. Tüm dünya, salgınla mücadeleyi bir dünya savaşı ciddiyetinde götürüyor. Normalleşmede gecikilecek her dakika, insani kayıplar kadar, ekonomik kayıpları da artırıyor. Sağlık Bakanı bunu yaparsa, milletimiz de salgını ciddiye almaz. Bu görüntüleri açıkçası çok yadırgadık.

'16 insanımız şehit oldu, sorumlu kim?'

Bölücü terör örgütü, 5-6 yıldır elinde rehin tuttuğu savunmasız, silahsız 13 yurttaşımızı, bir mağarada alçakça, vicdansızca katletti. Canlarımızı, aramızdan kalleşçe aldı. Bu harekâtta rehineler dâhil, 16 şehidimiz var. Bölücü terör örgütünü bir kez daha lanetliyoruz. Bu katliamın faillerinin, bir an evvel cezalarını görmelerini bekliyoruz. Terör nereden, kimden gelirse gelsin insanlık suçudur. Terörden fayda ummak ya da terör karşısında susmak da büyük bir insanlık suçudur. Kahraman askerlerimizin, Mehmetçiklerimizin terörle mücadelede başarısı tartışılmaz. Tarih ve milletimiz buna şahittir. Ama son operasyon, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Erdoğan'ın ifadesiyle, başarısız oldu. Asker, polis, devlet görevlisi 13 rehine kurtarılamadı. 16 insanımız şehit oldu. Bu katliamın faili, hain bölücü terör örgütüdür. Bunda kuşku yok ama başarısız rehine kurtarma operasyonunun sorumlusu kim? Biz, bu soruyu milletimiz adına, şehitlerimiz ve onların aileleri adına soruyoruz. İstihbarat mı yetersizdi? Planlama mı, yoksa zamanlama mı hatalıydı? Kurtarma operasyonunun, baskın vasfını kaybettiren gelişmeler mi oldu? Ucube tek adam rejimi elinde emir-komuta zinciri mi dağıldı? Kurtarma operasyonu, şahsım hükümetindeki erimeyi durdurmak ve anketlerde baş aşağı gidişi engellemek için siyasi saiklerle mi zorlandı? Demokratik, şeffaf toplumlarda tüm bunlar tartışılır. Yetkililer de sorumluluklarının hesabını verir ama bizde öyle olmadı.

'Siz bu hale nasıl geldiniz?'

Milletimiz tek sorumludan Gara'da neler yaşandığını, tezahüratlı, esprili, bol gülücüklü AK Parti kongrelerinde öğrendi. Hadi milletimizi zaten unuttunuz. Millete saygınız kalmadı ama acılı şehit ailelerine ve şehitlerimize de mi saygınız yok? Türkiye'nin dört bir yanına şehit ateşi düşmüş. AK Parti Genel Başkanı ve yöneticileri, kongrelerinde eğleniyor, gülüyor, espriler yapıyor. Allah aşkına! Yas evinde, düğün olur mu? Bizim bildiğimiz komşu evinde cenaze varsa, komşunun acısı paylaşılır. Siz bu hale hangi zaman geldiniz sayın Erdoğan? Bu milletten, bu milletin değerlerinden nasıl bu kadar kopabildiniz? Ülkemizde ciddi, tarafsız bir cumhurbaşkanı olsaydı, milletimiz, bu felaket haberini Malatya Valisi'nden veya AK Parti İl Kongresi'nden öğrenmezdi. Ciddi tarafsız bir cumhurbaşkanı, daha o akşam milletin huzuruna çıkar, metanetle, Gara'da yaşananları milletimize anlatırdı. Bayraklarımızı yarıya çektirir, ulusal yas ilan ederdi. Ama partili cumhurbaşkanı, Suudi Arabistan Kralı'ndan esirgemediği ulusal yası, kahraman şehitlerimizden esirgedi. İşte bunun adı devlet krizi dediğimiz tam da budur.

'Kopyala yapıştır konuşmalar'

AK Parti il yöneticisi, Urfa Büyükşehir Belediye Başkanı'na, 'Senin oğlun çuval çuval para götürürken, esnaf ekmek götüremiyor' diye isyan ediyor. Yani artık kol kırılıp, yen içinde kalmıyor. Kokular arşa yükseliyor. Sayın Erdoğan, size tavsiyemiz hatalarınızla yüzleşin. Başkalarını suçlamayın. Sorumluluk sizin. Sorumluluğunuzu olgunlukla kabullenin. Bu millete verecek bir şeyiniz kalmadı. Millete söyleyecek sözünüz tükendi. Metal yorgunusunuz; kopyala, yapıştır konuşmalarla, milletin daha fazla zamanını çalmayın.

'IMF'den son borç alan Erdoğan'dır'

Duvar'ın aktardığına göre, Öztrak, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Erdoğan'ın İzmir İl Kongresi'ndeki konuşmasında, "İMF'ye bir kuruş borcumuz yoktur" demesi hakkında gelen soruya Öztrak, "Bugün bizim ligimizde olan birçok ülkenin borcu kalmadı. Bir şeyi hatırlatmak isterim. Uluslararası Para Fonu'ndan son borç alan Erdoğan'ın hükümetidir" karşılığını verdi.

CHP'nin Berat Albayrak açıklamalarına gelen tepkiler ve tazminat davası açılacak olması hakkında gelen soruya Öztrak şu yanıtı verdi:

"Uzun süredir suskun olan kayınpeder de konuştu. Herhalde damadı bir yerlere getirme hazırlığı var. Açıkçası trajikomik buluyorum. Üç ayda yaşananları ne çabuk unuttun. Damat, istifasını Instagram hesabından verdi. Yandaş basın, 27 saat haber yapamadı. Kayınpederi, damadını ademe havale etti. Damat da ortadan kayboldu. Üç aydır ortada yok. Ama ortada kayınpeder damat ilişkisini hesabını vermesi gereken 128 milyar dolar var. Bu hesap verilmedi. Hangi imzalarla, arka kapı operasyonuyla, hangi yetkiye istinaden bu 128 milyar doları kamu bankalarına verdiniz? Kamu bankaları hangi kriterlere göre dağıttı? Milletimiz herkesin notunu veriyor."

'Merkez Bankası rezevleri eksi 57 milyar dolar'

Öztrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkez Bankası'nın 95 milyar dolar döviz rezervi olduğu yönündeki açıklamasına ilişkin şunları söyledi:

Bugün rezervlerden bahsediyorsunuz; 18 Şubat itibariyle, TCMB'nin net döviz rezervleri eksi 600 milyon dolar. Merkez Bankası'nın kasasında kendine ait döviz bırakmamışsınız. Yine 56 milyar dolarlık, SWAP yükümlülüklerini de dikkate alırsak şubat ortası itibariyle Merkez Bankası net rezervleri eksi 57 milyar dolar oluyor. Ülkemiz böyle bir tabloyla hiçbir zaman karşılaşmadı. Şu kadar rezerv var, bu kadar rezerv var sonra... Bıraktık devletin ve ekonominin ihtiyaçlarını karşılamayı Merkez Bankası kendi döviz yükümlülüğünü dahi bu rezervlerle karşılayamaz. Oysa 2019'un hemen başında SWAP yükümlülükleri de dâhil net rezervler artı 54 milyar dolardı. İki yılda ne oldu da Merkez Bankası 70 Cent'e muhtaç hale geldi? İşte bu "devlet krizidir". Bunun sorumlusu kim Sayın Erdoğan?

​Biz aylardır soruyoruz. Bu 128 milyar dolar nereye, nasıl, kimlerin imzasıyla satıldı? Bu döviz rezervleri neden açık, şeffaf bir şekilde ihaleyle satılmadı? Neden gizli, saklı, arka kapı operasyonları kullanıldı? Bu işlemler tahkikattan, müfettiş denetiminden geçti mi? Biz bu soruları millet adına soruyoruz. Ama saray ve şürekâsı avazı çıktığı kadar bağırıyor. Bu kakofoniye önce yeni Hazine ve Maliye Bakanı sonra da bu konuda uzun süredir su pus olan AK Parti Genel Başkanı katıldı. Hayırdır? Damadınıza yeni bir koltuk mu hazırlıyorsunuz?

Arsız güçlü olunca, haklıyı haksız çıkarmaya çalışırmış. Bugün hesap vermesi gerekenler, hesap soranlara yayın yasağı getiriyor. 128 milyar doların hesabını vermeyenler, bir de üstüne 500 bin lira istiyor. Kimsenin şüphesi olmasın.

Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminde, milletin kör kuruşunun hesabı yargı önünde, sorumlularından mutlaka sorulacak. Bir başka hesap da sandıkta, milletimiz tarafından, milletin mutluluğunu çalanlardan sorulacak.

'17-25 Aralık anımsaması'

HDP'li 9 milletvekilinin fezlekeleri ile CHP'nin tavrının ne olacağı sorusu üzerine Öztrak şunları kaydetti:

Daha fezlekeler TBMM'ye gelmemiş. Şimdi, bir fezlekenin içeriği nedir görelim. Tek tek bakmak lazım. Asıl olan milletvekilliği dokunulmazlığıdır. Devlet intikam duyguları ile yönetilmez, aklı selim ile yönetilir. Bu milletvekilliği dokunulmazlığı konusunda birileri milletvekillerinden daha imtiyazlı. 17-25 Aralık yolsuzluklarından sonra o dönemde sorumlu olan bakanlar kesintisiz aklandı ve dokunulmazlık kazandılar. Bu soruları bize yönelten basın organı, neyi bulmaya çalışıyor? Hem sürekli dokunulmazlık kazanan hem 'bu parayı FETÖ koymuştur' diyen o paraları faiziyle alıp cebe indirenlerin hesabını neden sormuyor."

'Tek adam Washington rüzgarına göre eğilip bükülüyor'

Erdoğan'ın ABD'ye önce sert çıkması ve sonra da "Türkiye üzerine düşeni yapacaktır" demesine ilişkin Öztrak, "Hayretle biraz da gülerek değerlendiriyoruz. Bildiğimiz kadarıyla Büyük Orta Doğu Projesinin Eş Başkanı... Anlaşılan şimdi Beyaz Saray'dan bilgi almakta zorlanıyor. Onun için de üslubunu yumuşatma gereği hissediyor. Bu ülkede Dışişleri zaten devre dışı. Tek adam, Washigton'dan esen rüzgara göre eğilip bükülüyor" dedi.

'Serdar Atasoy'a müdahale eden kim?'

FETÖ üyesi olduğu için tuğgeneral rütbesi geri alınarak er yapılan itirafçı Serdar Atasoy'un yükselmesine ilişkin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın "terfiye engel yoktu" demesine Öztrak, "Belirli tahkikatlar zaten önceden yapılmış. Kara Kuvvetleri Komutanımız uyarıda bulunmuş. Bu atamaların altında kimin imzası var? Anlaşılan FETÖ unsurları temizlenememiş. İstihbaratın başına getirilmesinde, bu kararlara imza atan, FETÖ'nün siyasi ayağı deyip yanıt alamadığımız kişilerin imzası var. Kara Kuvvetleri Komutanı, görevine başlatmamış. Milli Savunma Bakanlığı, Kara kuvvetleri Komutanı'nın sahip olduğu hassasiyeti neden göstermemiş? Bu atamaya müdahale eden FETÖ'nün siyasi ayağı kim" sorularını sordu.

'Derviş, Bahçeli'nin onayıyla bakanlığa geldi'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, eski Bakan Kemal Derviş üzerinden kendisine yaptığı eleştiriler hakkında Öztrak, "Sayın Bahçeli'nin sözlerini ciddiye almıyorum, ama şunu da hatırlamadan geçemiyorum, 'herkesten cumhurbaşkanı olur, Erdoğan'dan olmaz' diyen Bahçeli değil mi? İstanbul seçimlerinde bölücü terör örgütü ele başından mektup istemeyi içine sindirdi. Uygur Türkleri için iki kelam edemedi. En sonunda da bunların hesabını soramayan Bahçeli, kendi onayıyla bakanlık makamına gelen Kemal Derviş'ten hesap sormaya kalkıyor. Bunların ciddiye alınır tarafı yok" dedi.

İçişleri Bakanı Soylu'nun HDP'li Dilan Dirayet Taşdemir'in Gara'ya gittiğini belirtmesi ve hakkında fezleke gelirse CHP'nin tavrının nasıl olacağı sorusuna Öztrak, "Milletvekili diyor ki 'ben gitmedim'; İçişleri Bakanı diyor ki 'gitti'. Önce dosya ortaya çıksın sonra gerekenler konuşulur" yanıtı verdi.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.